Binlerce yıllık inanç ve kültür birikimine kucak açan Anadolu, dünyanın dört bir yanından coşkulu bir edayla akan nehirlerin buluştuğu bir ‘Vadi’, ya da devasa bir ‘Aşure Kazanı’ dır. İçerisinde her biri ayrı bir değer ve lezzet taşıyan taneler, o biricik değerlerini daha da çoğalmak için bir araya gelirler.
Sentez olmadan, hiç biri diğerine öğütülmeden, Halil İbrahim Sofrasında yan yana bağdaş kurar gibi… Bir arada bağdaş kurarak oturabilme özlemi modern dünyanın sıkça dile getirdiği bir niyet ve bu iyi niyeti simgeleyen bir proje olarak mevcuttur. Anadolu da ise bu, deneyimlenmiş bir gerçektir.Deneyim’ dünyaya kucak açan bu vadide pek çok din ve kültürün ortak ürünüdür.
Peki, nasıl olurda Anadolu pek çok inanç ve kültürün ortak ürünü olan bu evrensel tecrübeye ev sahipliği yapabilmiştir? Daha açık bir anlatımla; tarihimiz boyunca ve bugün, tüm insanlık savaşları inanç ve kültürlerin farklılığı üzerinden yürütülürken, bu ‘farklılık’ bir kavşakta; ‘Anadolu da’ nasıl buluşmuştur?
Bu konuda gerçeği arama üzerine bir yolculuğa çıktığınızda Anadolu’nun evrensel nitelikler taşıyan bir dile sahip olduğunu görürsünüz. Kimilerine göre bu örtülü bir anlatım biçimi olan kuşdilidir. Kavşak noktası olan bu coğrafyanın kullandığı sembolik dil üzerine yapacağımız gezinti ise bize gerçek ipuçlarını sunacaktır.
Sembollerin çoklu anlatım özellikleri bir dilde binlerce kelam olduğu ve bugün neden bu coğrafyanın inancına ‘‘âdem’den hatem’e bir süreç’ dendiğini, ‘aşure’nin ne anlama geldiğini anlamamıza yardımcı olacaktır.