Kategori arşivi: Genel
Bayram nasıl yani?
Oruç tutmak İslam dinine göre yüce Allah’ın bir emridir. Eyvallah… Oruç, nefsi terbiye etmek ve böylece Allah’ın rızasını kazanmak için tutulur. Nefse eziyet etmek nefsi terbiye etmenin dışındadır. Allah nefse eziyeti yasaklamaktadır. Bu durum pek çok ayette olduğu gibi Bakara suresi 187. ayette de açık bir biçimde belirtilmiştir. Oruç tutmaktaki amaç nefsi terbiye etmek ise o halde “ Nefis terbiyesi sadece Ramazan ayında olur, başka bir ayda olmaz! demek yersizdir, yersiz olduğu kadar gülünçtür de… Günümüzde Oruç yeme içmenin iki öğüne indirilmiş şekli ile ifa edilirken sadece açlık ve susuzluk kapsamına indirgenmiştir ki ağır işlerde çalışanların dahi kendi nefislerini terbiye etmek uğruna çevrelerine verdikleri zarardan dolayı günaha girdiklerinin farkında bile olamamışlardır. Günümüz dünyasında Plajlarda, havuzlarda, turizim bölgelerinde çalışarak çoluğunun, çocuğunun rızkını kazanan çalışanların, nefislerini nasıl terbiye edebilecekleri de bir soru işaretidir.
Şimdi ne olacak?
Bu günkü seçim sonuçları, AKP si politikaları ve Sayın Cumhur Başkanı Recep tayip Erdoğan’ın başkanlık hayallerine, tek partili, tek bir kişiye teslim edilen, veraset, baskıcı, nefret dili ile, ayırımcı, başkalaştırcı, bir rejim isteğine karşı vermiş oldukları ortak tavrın ürünüdür. Bu seçim sonuçları, Milli iradenin AKPsi iktidarına son verilmesi gerektiğinin göstergesidir. Şimdi Büyük millet meclisinde çoğunluğu 292 milletvekili ile üç ayrı partiye tevdi etmiştir, Bu üç partinin şapkalarını önlerine koyarak, AKP 13 yıldır bilerek, isteyerek planlı bir şekilde uyguladığı ayırımcı politikalarının, sonucu, Ülkemizde, toplumda, huzur kalmamıştır. Bu üç partinin öncelikli konularda birleşerek, güçlü bir koalisyon kurabilme erdemini göstermeleri gerekmektedir.‘’Sayın Kılıçtaroğlu, Sayın, Bahçeli ve Sayın Demirtaş’’ seçim süreci boyunca, yapmış oldukları söylemlerin en askarisinde, birleşme erdemini gösterebilmelidirler. Nedir bunlar? Açlık sınırında yaşayan insanlarımız, Askari ücret, Taşeron işçilerin durumu, İşçilerin grev hakları, Üretime dönük yatırım destekleri, Tarım ekonomisine ağırlık verilmesi, Adaletin bağımsız hale getirilmesi, Emeklilerin durumu, Basın özgürlüğünün yeniden temini, Dinin politikadan ayrılması ve bütün inançların diyanetten temsil oranında eşit bir şekilde yardım alabilmesi. Eğitimde düzeltme, resmi devlet dilinin Türkçe olması, Ana dilde eğitime’de olanak sağlanması, Türkiyede yaşayan vatandaşın eşit, özgür ve kardeşçe yaşamalarına olanak sağlanması. Komşularımız ile yeniden iç işlerine karışmadan barışın tesis edilmesi gerekmektedir. Ülkemizde ki yolsuzlukların hesaplarının sorulması yandaş lara dağıtılan avantalarının önünün kesilmesi gerekmektedir. Bu birleşimde en büyük görev Sayın Delat Bahçeli ve Selahaddin Demirtaşa düşmektedir.
Sayın Başbakan Davutoğlunun balkon konuşmasını dinletikten sonra, bu üçlü koalisyonun ne kadar önem kazandığını bir kere daha gördüm umarım, CHP, MHP ve HDP üçlü koalisyonu gerçekleşir ve Milli iradenin talebi doğrultusunda ülkemi hak ettiği gibi yönetilmesinin önününü açar. Ve yapacakları bir protokol ile erken bir seçim tarihinde birleşerek hükümeti kurarlar.
Sayın Devlet bahçelinin konuşması erken seçim vurgusu yapması, kimse kusura bakmasın Tayip Erdoğan’nın ekmeğine yağ sürmekten başka hiç bir şeye yaramaz. MHP ve HDP bu güne kadar milliyetçi söylemlerine bir ara vermek HDP açılım sürecini bir müddet askıya almalı, MHP Türkiye Cumhuriyetinin düşürüldüğü bu durumdan kurtulması, gerekli restorasyonun yapılabilmesi adına, kardeşlik, birliktelik adı altında birleşmek zorundadır. Aksi bir durum Milliyetçi harekete büyük zarar verecek ülkemiz diktaörlükle yönetilecek bir rejime doğru verilecek yanlış kararların eşiğinde partimiz tarafından itilecektir.
Ülkemiz AKP sinin 13 yıllık iktidarından sonra aklın almıyacağı şekilde tahrtip edilmiş ve büyük bir restorasyona ihtiyacı vardır. Bu restorasyonun yapılabilmesi için milli irade muhalefetteki bu üç partiye her durumda Türkiye’yi restore etme, Tayip erdoğan ve AKP diktasından, kurtarma görevi vermiştir. Ülkenin yönetiminin Sayın cumhur başkanının, iki dudağı arasından çıkan her sözün emir addedildiği bir olgudan, ülkemizi kurtarmak. Tek adam, diktatörlük rejimine dur deme görevi tevdi etmiştir. Bu göreve icabet etmeyenler bir dahaki seçimlerde, Siyaset sahnesinden silinme riskinide almış olurlar. Askari müşterekte buluşmak, Bu günkü mecliste tecelli edebilecek bir üçlü kooalisyon ve ya üçüncü bir partinin dışarıdan destekliyeceği ikili kooalisyon kurmak, Ana muhalefet ve muhalefet partilerinin vatan borcudur.
AKP sinden ve Sayın Cumhur Başkanından hesap sorulmadan, yeni bir seçime gitmek, ülkenin bu zor gününde, birleşme, bir kooalisyon oluşturma, becerisini gösteremeyen hangi parti olursa olsun Tayip erdoğan’nın ben söylemiştim bunlardan bir şey olmaz. Bunlar bu ülkeyi felakete sürüklerler, yönetemezler gibi sözler ile kaybettiği prestijini geri kazandıracaktır. Umarım Ana muhalefet ve muhalefet partileri, çerçevesi önceden çizilmiş bir seçim hükümeti kurma becerisini gösterirler. Bunun dışındaki her durum AKP si ve Tayip beyin işine yarayacaktır.
Saygılarımla.
Mehmet Tevfik Özkartal.
08ç06.2015
Seçime beş kala Adı Özgürlük
Paket programlar halinde hazırlanan imajlar satılıyor bu ülkede insanlara; Bir kısmı Bir elinde Kuran, diğer elinde haram lokma tutan. Bir kısmı düne kadar, Milliyetçiyim diyerek beş yıl boyunca, AKP ye koltuk değneği olan. Diğer bir kısmı başka tarafta sloganlarıyla, kılık kıyafetleriyle, danslarıyla hatta yiyecekleri ve içecekleriyle. Özgürlük kavramını‘da katarak senaryolarında insanları şucu bucu olmaya zorluyor.
Özgürlüğün tanımı bu kavramdan ne anladığınıza ve bu kavrama ne gibi anlamlar yüklediğinize bağlı olarak değişir. Özgürlük, kimileri için bağımsızlık demekken, kimileri için eşitlik, kimileri için gizlilik, kimileri için ise sorumluluk anlamına gelebiliyor. Avrupada 17. yüzyılda yayınlanan İnsan Hakları Bildirgesi’ne Göre ise özgürlük, kişinin bir başkasına zarar vermeden herşeyi yapabilmesidir. Bu gün ise Hukuk devleti ilkesine bağlı, çağdaş devletlerde kişilerin temel hak ve özgürlükleri, anayasal güvence altındadır.
Nedir sahip olduğumuz temel hak ve özgürlükler? Çağdaş demokrasilerde bireysel özgürlükler, özel bir değer ve önem kazanmıştır; artık bireysel özgürlüklere devletin ve hiç kimsenin karışması söz konusu değildir ve olmamalıdır. “Özgürlük, başkasına ve vatana zararı dokunmayacak her türlü tasarrufta bulunmaktır” Bütün bu haklara bağlı olarak kendi topraklarımızda kendi denizimizden faydalanmak için yabancı bir ülkeden gelen bir turistten daha fazla para ödeyerek tatil yapabiliyorsak, Kendi ülkemiz’de bile yabancı turistler kadar saygı görmüyorsak özgür sayılır mıyız? “Parası olmayan ne yapsın, hangi tatilden bahsediyorsun?” diyenlerinizi duyuyorum.
Evet parası olmayan insanlar daha önemli haklardan da mahrumdurlar. Örneğin sağlık; uygar bir toplumda yaşayan her insanın belli bir süreçten geçmesi gerekirken, biz var olan hastalığımızın tedavisini zar, zor yaptırıyoruz. Kimileri sofralarındaki fazla miktardaki yiyecekleri çöpe atarken kimilerinin yiyeceklerini bu çöplerden topluyor olması kimin suçudur? Ve ya sosyal yardımlaşma fonundan tahsis edilen ve davul zurna ile dağıtı
lan yiyecek yardımlarını almak mecburiyetinde bırakılmışsak; ne kadar özgür sayılırız? Örneklerin sayısı daha da can alıcı biçimde arttırılabilir. Onlarca yüzlerce çeşitli başka başka örnekler sunulabilir. Benim gördüğüm, bütün bunlar özgür yaşamın diğer bir yüzü…
Evet yaşamın diğer yüzü sizce nasıl?… Diğer bir tarafta durum gerçekten çok daha vahim. Çünkü çözümü yok! Mikrofonu alıp çıksam, sokak, sokak dolaşsam ve sorsam kendini büyük ihtimalle “özgür” olarak tanımlayacak genç arkadaşlara;… Gece kulüplerinin kapısında içeriye girmek için kuyrukta beklemek nasıl bir duygu? Kapıdaki görevliye kendini beğendirmeye çalışmak, içeri girmek için dil dökmek nasıl bir özgürlük hissi yaratıyor bünyelerinde acaba? Yoksa içeri girenlere mi sormalı özgürlüğü? Herhalde içeride insan kendini daha özgür hisediyordur. Ayna ayna söyle bana. Okumaya devam et
Bir kayıp daha
Türk müziğinin acı kaybı. Pop müziğinin büyük ustası Kayahan Acar yaşamını yitirdi diye tüm haberlerde görünce inanasım gelmedi. Türk pop müziğine yüzlerce eser bırakan Söz yazarı, Yorumcu, Bestekar bu büyük ustanın aniden, çok erken aramızdan ayrılışı beni derinden yaraladı. Seksenli yıllara damgasını vuran Kayahan; 1981 de Canım Sıkılıyor canım, 1988 de Benim şarkılarım, 1989 da Benim şarkılarım 2 ile hayatımıza girmişti. Büyük sanatçı‘nın aramızdan ayrılışını farklı yorumlayacağım. Milyonlarca insanın gönlüne girmiş ve orada taht kurmuş güzel insanları, sevgi için yaşayan canları Tanrı erkenden yanına alıyor. Bu acımasız dünyada daha fazla acı çekmesinler daha fazla yıpranmasınlar diye. Bir şekilde koruma altına alıyor gibi geliyor bana. Okumaya devam et
ALMANYA-TÜRKİYE Film festivali
Kış aylarının bitiminde Almanyanın Nürnberg kentinde en önemli kültür festivali olarak kabul, edilen ve açılışı sabırsızlıkla beklenen Türkiye Almanya Filmfestivali 20 inci kez 13.Mart Cuma akşamı Nürnberg Tafel salonunda star sanatçıların ve geniş bir katılım iştirakı ile başladı. 22 Mart tarihine kadar sürecek olan Festivalin 20. yılı açılış galasında Hanna Schygulla, Şener Şen Onur Ödüllerini aldılar. Klaus Eder, Cem Yılmaz ve Uğur Yücel açılışa onur konukları olarak katıldılar. Açılış filmi Türkiye‘de sinema’da film izleme olgusuna büyük katkıda bulunan, Türk filmlerini topluma tekrar sevdiren ve baş rolünü Şener Şen’in üstlendiği Eşkiya filmiyle oldu. Okumaya devam et
ŞAH MAT !
Ülkemde bir seçim oyunu daha sergileniyor. Adına’da demolratik seçim diyorlar. Artık ne kadar demokratikse.
Yurt dışından baktığımda Film seyreder gibi izliyorum çekimi yapılan bu Filmi. Senaryosu AKP tarafından yazılmış Baş rolde Recep tayip erdoğan, ve oyuncular Kılıçtaroğlu bu senaryoyu yazan AKP HDP ve Baş oyuncusu Recep tayip Erdoğan. Yardımcı oyuncu Demirtaş küçük rollerde Kılıçtaroğlu ve Bahçeli.
CHP ve MHP nin yanlış stratejisi; CHP ve ya MHP liler her zamanki refleksleriyle “oyları bölmeyin, oyları bölmeyin, diye ağlamaya başladılar. Ve islam örgütü başkanını tek Çatı Cumhurbaşkanı adayı olarak piyasaya sürdüler. Ne olurdu CHP, MHP kendi adaylarını çıkarsa idi? insanlardaki Cumhurbaşkanı seçimine katılma motivasyonunu öldürmemiş, herkese kendi ideal cumhurbaşkanı adayını destekleme imkanı vermiş olurlardı. Katılımın artması Tayip Erdoğanın ilk turda seçilmesini zorlaştırır ikinci turda halkın iki aday arasında karar vermesine yol açardı. Artık çok geç. Yapılabilecek tek şey seçimleri boykot etmek. % 51 ve fazlasının sandığa gitmeyerek boykot etmesi durumunda %49 ve ya daha azı ile seçilmiş olan Cumhur Başkanı sorgulanacaktır. SANDIĞA GİTMEMEK EN İYİ ÇÖZÜM.
Yüksek Seçim Kurulu, zaten AKP yazdığı senaryonun gerçekleşebilmesi için Cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanacak seçmen sayısının, yurtiçinde 53 milyon 354 bin 423, yurtdışında ise 2 milyon 806 bin 114 oldu Kurul Başkanı’nın açıklamasına göre, seçimin ilk turu için bastırılacak oy pusulası sayısı 73 milyon 849 bin 80 adet. Yani seçimin ilk turu için basılacak oy pusulalarının sayısı, seçmen sayısından 17 milyon 688 bin 543 adet fazla!
Neden? Mantıklı bir nedeni var mı bu kadar fazla oy pusulası basmanın? Seçmenlerin kaç sandıkta oy kullanacağı, her sandıkta kaç seçmenin kayıtlı olduğu bir sır değil, biliniyor. AKP seçmeni dışındaki kitle için bakarsak, en basit mantıkla Erdoğan’ın oyunu arttırıp ilk turdan %50’yi geçme ihtimalini yükseltti demektir.
Neden? Mantıklı bir nedeni var mı bu kadar fazla oy pusulası basmanın? Seçmenlerin kaç sandıkta oy kullanacağı, her sandıkta kaç seçmenin kayıtlı olduğu bir sır değil, biliniyor. AKP seçmeni dışındaki kitle için bakarsak, en basit mantıkla Erdoğan’ın oyunu arttırıp ilk turdan %50’yi geçme ihtimalini yükseltti demektir.
Ülkemin vatanını seven, yurtdaşları; Ne Tayip, Ne Ekmeleddin ne de Demirtaş. Üçünü birden boykot ederseniz göreceksiniz ki o yüce makama seçilmiş olan hiç bir aday o makamda rahat oturamıyacaktır.
Dünyanın hiç bir yerinde en az seçmen sayısının %51 nin sandığı boykot ettiği bir seçim demokratik olarak kabul görmez. Hırsızlıkla suçlanan bir adayın aklanmadan o yüce makama aday olması bile Ülkem için büyük bir ayıptır. Ülkenin bölünmesini savunan diğer bir adayın Cuhur Başkanlığına aday olması daha büyük bir utanmazlıktır. Çatı aday formülü ile gündeme oturan muhalefet partilerinin’de ne kadar demokratik olduğu sorgulanmalıdır.
Başkanlık ve ya yarı Başkanlık sistemi ile yönetilen demokratik ülkelerde Cumhur başkanlığı seçimleri iki turlu yapılır ve ilk turda onlarca aday arasından en çok oyu alan iki kişi ikinci turda seçmenin karşısına çıkartılırlar. Kendi desteklediği adayının ilk turda elenmesi üzerine halk iki adaydan birini seçme şansına sahiptir.
Bu uygulamanın dışındaki bir seçim sistemi sadece ve sadece bir Diktatör seçecektir. Bu sebeple halkın aklı selim davranarak Sandığı boykot etmesi ve seçimlere katılmaması gerekir diyeceğim demesine‘de korkuyorum. Ülkemin bir daha çıkamayacağı bir karanlığın içine sürüklenmesinden korkuyorum. Şimdiki Başbakanımızın Cumhur başkanlığına seçilememesinin tek yolu sanırım ne kadar istemesek te Ekmeleddin beye destek vermekten geçiyor. Seçimlere katılım en yüksek oranda olmalı söz konusu Vatan’sa gerisi teferruat’tır. Tayip beyin Cumhur başkanlığı yapacağı bir Türkiye uykularımı kaçırıyor. Kendi mezhebinin dışındakileri yok sayan belkide kendi mezhebine bile inanmayan devamlı takkiye yapan bir insanla karşı karşıyayız. Mevcut televizyonların neredeyse tamamı Ramazan özel programları ile sabahlara kadar yayın yapıyorlar. Bu ülkede Yirmi milyon Alevi, 5 Milyon dan fazla Şafii, Caferi, 2 Milyon Hiristian Ortodoks, Süryani, vbg. Vatandaşın yaşadığı unutulmuş. Ülkemizi Sudi Arabistana çevirmek isteyen bir inasan her gün televizyonlarda atıp tutuyor. Devletin parası ile seçim kampanyası yapıyor. Tüm karanlık güçleri arkasına almış benden başka birini seçme şansınız yok dercesine atıp tutuyor.
EY ÜLKEMİN GÜZEL İNSANLARI BU OYUNA GELMEYİN. İSTEMESENİZDE SİZİN ANLAYIŞINIZA HİTAP ETMESEDE SADECE TAYİP’TEN KURTULMANIN YOLU OLARAK ÇATI ADAYI’NI DESTEKLEYİN. SON PİŞMANLIK FAYEA ETMEYECEKTİR. EN AZINDAN BU SEFER ŞAH MAT DEMELİYİZ.
Mehmet Tevfik Özkartal
Devrimin adı bile aynı
Bu gün Türkiyede yapılmak istenen Ak Devrim 2002 yılında planlanmış ve 2014 yılında zafere koşuyor gibi gözüküyor. Iran’da 1963 yılında başlayan Ak devrim İran‘da 1979 – 1981 yılları arasında gerçekleşmiştir. Türkiyedeki hükümetin Başbakanı ve bakanlarının uygulamaları, çıkartmış ve çıkartacak oldukları yasalara bakıldığında neredeyse İran İslam Ak devrimini hatırlatıyor insana. Türkiyede yargının hükümet tarafından ele geçirilmesi, MİT kanununda yapılan değişiklikler İran’da bir zaman yapılanlar ile bire bir örtüşüyor. İran, SAVAK örgütü 1971 yılından başlayarak bu devrime destek veren Sosyalist gurup Liberaller ve muhafazakarlar el ele vererek şahın ülkeyi terk etmesine kadar AK Derimin destekçisi oldular. Devrim tamamlandığı andan itibaren de Devrim muhafızları tarafından katledildiler. Şahın gidişi ile daha fazla demokrasinin geleceğine inananlar diktatör bir rejimin esiri oldular. Milyonlarca Iranlı ülkesinden kaçıp yabancı ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Bir çoğu sığındıkları bu ülkelerde bile Devrim muhafızları tarafından katledildiler. Türkiyemizde Yeni MIT yasası bir zamanlar İran’da kurulmuş SAVAK örgütüne verilen hak ve yetkilerin bire bir aynısı. Umarım Ülkemin güzel insanlarının refahı,mutluluğu ve özgür yaşamaları adına 30 Mart seçimlerinde Sayın başbakanın aklını başına getirecek, bir oy kaybı yaşar. Başbakanı yalan yanlış yönlendiren çevresinde kümelenmiş kendi çıkarları uğruna memleketi uçuruma sürükleyen akıl hocalarından kurtulacağı gün olur.
Ak devrim sürecinde farklı gruplar şahı devirme amacıyla birleşmiş, İslamcılar bu süreç içinde güçlenerek devrimi bir İslam Devrimi’ne ve demokrasi sloganıyla solcu, muhafazakar, aydın grup ve halkı birleştirerek zafere ulaştıkları diğer grupları saf dışı bırakarak sonunda dünyanın en acımasız diktatörlüklerinden birine dönüştürmüşlerdir. Devrim sonucunda İran bayrağından yüz yıllar ve kimi yazara göre binlerce yıldır İran’ın simgesini oluşturan Aslan ve Güneş amblemi kaldırılmış yerine İslam cumhuriyeti amblemi olan “Allah” yazısının logo şekli konmuş ve çeşitli itirazlara neden olmuş ancak varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.
Ak devrimin zaferine doğru Silah depolarının kapılarını halka açacak ve devrimcilerin silahlanmasını sağlayacaktı anca devrimin zaferinin ardından bir çoğu ya hapse atılacak ya da idam edilecekti. Hava kuvvetleri 1979a doğru büyük grevlere sahne olmaya başlamıştı ve durum iyice şahın kontrolünden çıkmak üzereydi. Şah çeşitli aksiyonlarla protestocuları memnun etmeye çalıştı ancak başaramadı. Halkın kışkırtılmasında etkisi olan ana unsurlardan biri de şahın dindeki aşırılıklara çare bulmak ve halkı eğitmek için verdiği çabaya karşılık mollaların verdiği tepkiden ibaretti. Şah ve iktidardaki Rastakhiz Partisi özellikle köyler ve Kızların eğitimine ciddi önem veriyor ve bu durum dinci-Molla kesiminin tepkisini çekiyordu. Türkiye’deki Köy Enstitülerine benzer enstitüler oluşturan Rastakhiz partisi köyleri eğitmeye ve dindeki Mollaların etkisini eğitim ile azaltmaya çalışıyor ancak bu durum mollaların etkisi altında olan çocuklar ve gençlerin ebeveynlerinin tepkisini çekiyordu. Şah 1970 lerde batıyla ihtilaf kurmuş Ortadoğu’nun süper gücü durumuna gelmişti İran’ın gücünün yanında seslerini çıkartamayan ezeli düşman Arap dünyası bu duruma tepkiliydi. Sol ekibi, şahı halka ait Petrol gelirinin silahlara ve Molla ekibi paranın dini değerlerin aleyhine çalışmak için Turistikleşmeye harcamayla suçluyordu ancak her iki ekip de birbirini destekliyordu. 1972-76 arası İran tüm politik çalkantılara rağmen neredeyse sıfır enflasyon ile gidiyordu ve bu durum bazarileri iyice kışkırtmaya yaramıştı. (bu durumu Amir-Abbas Hüveyda’nın göstermelik mahkemede yargılanırken onu yargılayan Molla savcının usulüne uygun olmayan üslup ile suçlamasına yaptığı avukatsız savunmada cebindeki İran yapımı tükenmez kalemi çıkararak söylediği “benim dönemimin başlangıcında bu kalem 1 Riyal idi iktidarım bittiğinde de 1 Riyal idi” sözünden iyice anlaşılabilir.) Nihayetinde 1979’da protestolar çığırından çıktı 16 Ocakta Şah Kahir’ye gitti ve 1 Şubat 1979’da Humeyni İran’a döndü. Humeyni’nin Air France’a ait Boenig 747’de bir gazetecinin “İran’a dönüşte ne duygunuz var?” sorusuna “Hiç” cevabı vermesiyle çoğu aydın onu desteklemekten vaz geçtiği idea edilir ve birçok İslam cumhuriyeti muhalifi hala o konuşmayı hatırlatarak İran’ın nasıl bir rejime emanet edildiğini hatırlatır. Humeyni Tahrana dönüşte yaptığı ilk konuşmada “ben hükümet tayin ederim, ben yumrukla mevcut hükümetin ağzına vururum” cümlesiyle gerici bir monarşi oluşturacağının sinyallerini vermiştir. Ne yazıkki bu gün T.C. Başbakanının ağzından farklı laflar çıkmamakta. Bir gün bu hükümete destek olanlar Iranda olduğu gibi destekledikleri rejimin sahipleri tarafından katledilecekler. İşte o zamanda iş işten geçmiş olacak.
Demokratik bir yaşamın Ülkemize getirdiği kazanımları görmeyen gözler, unutanlar bir gün İranda olduğu gibi yaşamak mecbuiyetinde kaldıklarında Tiren çoktan kaçmış olacak. Umarım bütün vatandaşlarım Başbakanın bu günkü haleti ruhiyesini doğru teşhis ederek sandıkta bir kereliğine bile olsa yeter dur orada yetti garı ihtarında bulunur.
Saygılarımla
Mehmet Tevfik Özkartal
26.Mart.2014 Nürnberg
BİLMİYORSAN ÖĞREN BAŞBAKAN
Avrupada Kentsel dönüşüm plan proje uygulamaları ile ülkemizdeki uygulama farklılıkları.
1991 yılında, Almanyanın baş şehri Berlin Senatosu toprak sahiplerinin ve yatırımcıların katılımı ve bilgisi olmadan bir kentsel dönüşüm tasarım yarışması düzenledi. Bu yarışma genellikle Potsdamer meydanı ve Leipziger meydanı’nı kapsıyan, geliştirme, güzelleştirme projesiydi.
Yarışmaya katılan firma ve mimarlar arasından dünyaca tanınmış Renzo Piano’nun tasarımı Senatota bir oy farkla kabul edildi. Renzo Piano yönetiminde ülkeler arası altı mimar; Arata Isozaki (Tokyo), Christoph Kohlbecker (Gaggenau), Hans Kollhoff (Berlin), Ulrike Lauber ve Wolfram Woehr (Münih), José Rafael Moneo (Madrid ) ve Richard Rogers (Londra) projede yer aldı ve hala tasarımından sorumlu kişiler. Kentsel dönüşüm planlamasında yapılmış olan proje bazındaki maketler sayesinde bitimden sonra adı geçen meydanların bir birleri ile bağlantılarının havadan görüntüleri bina ve yolların bitmiş hali halkın görebilmesi için gösterime açıldı.
Gönül isterdiki Istanbul Kentsel dönüşüm planlamasında Taksim meydan projesi için İstanbul Belediyesi tarafından böyle bir proje yapıldığı halde kapalı kapılar ardında kimselere bilgi verilmeden kararlar alnmasaydı. Kesinleşmiş bir proje olmaması bitimden sonra Taksim meydanının görüntüsü böyle olacak diye kesin bir projenin var olmaması, yapılacakların halktan gizli tutulması halkın tepkisine mashar oldu. Üstüne üstlük Başbakanın gurup toplantısında Taksime AVM de yaparız Topçu kışlasınıda yaparız kimse engel olamaz gibi tehtid vari konuşması suyu taşıran son damla olmuştu.
Sonrasında yaşanan olaylar bu gün itibarı ile çığrından çıktı. Taksim gezi parkında masumane başlayan bir gösteri ne yazıkki Tayip’in polisleri tarafından katledildi. Ben yaptım oldu politikalarından insanlar bıkmış usanmış olsa gerek. Büyüyen olaylar karşısında İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Sayın Toppbaş, İstanbul Valisi ve Emniyet müdürünün katıldığı bir basın açıklamasıyla halkın gazını alma amaçlı açıklamalarda bulundular. İnternette Taksim meydanının çeşitli şekillerde bitmiş halini gösteren değişik projeler dolaşırken. nasıl sakin olunabilirdi bilmiyorum. Sizin toplumsal barış dediğiniz şey’de sayenizde gerçekleşti. Alevisi, Sunisi, Türkü, Kürdü, Rumu, Ermenisi Fenerlisi, Beşiktaş ve Galatasaraylısı belkide ilk defa bu yürüyüşte kol kola girdi renklerini bir kenara koyarak kırmızı beyaza büründü. Yardımlaşmanın bir olmanın ne demek olduğunu cümle aleme gösterdi. Tayip Erdoğan efendi Avrupa son iki gündür sizin ekonomik başarılarınızdan bahsetmiyor. Halkınıza yaptığınız zulümden basediyor. Ne acıdır ki bazı televizyon kanalları sahip olduğunuz servetten uyguladığınız rant politikalarından bahsediyorlar. Daha düne kadar ekonomik politikalarınızı savunan ben şahsım adına sizin gibi bir Başbakana sahip olmaktan utanç duyuyorum.
Bu millet artık sizin samimiyetinizden şüphe duyuyor. Yapmadım, gitmedim, anlaşmadım diyerek yemin verdiğiniz bir çok olay, bir zaman sonra yaptığınızı, gittiğinizi, anlaştığınızı gösteren kanıtlarla karşımıza çıkıyor. Bizleri düşünmeyin sayın Başbakan sizlere gönül vermiş insanların gözünde yalancı, Müfteri damgasını çoktan yediniz. Şu anda oylarınız %37,5 lara gerilemiş durumda. Hayat sadece milli gelirin artışından ibaret değildir. Ülkeleri yönetenler yeri geldiğinde onur ve haysiyetlerini pazarlık konusu etmeden dik durabilmelidirler. Türk milleti tarihinin hiç bir döneminde zorla bir şey kabul etmemiştir. Ve siz sayın Başbakan Size bu şerefli görevi seçim sandıklarında tevdi eden Türk milletini aklınızdan çıkartmayınız. Bu topraklar üzerinde yaşayan her insan kanla irfanla kurulmuş Türkiye Cumhuriyetine, Atatürk ilke ve inkilaplarına sadıktır. Hiç bir koşulda bu insanları ne Türk olmaktan nede inandıkları dinden, vaz geçirtemeyeceksiniz. Asil milletimiz sizlere sandıkta tevdi ettiği bu görevi yeri geldiğinde geri almasını çok iyi bilir. Siz Irakta, Libyada, Suriyede ve en son olarak Taksimde başlayıp tüm vatan toprağına yayılan gösterilerde yaralanan, hayatlarını kaybeden masum vatandaşların ellerinize bulaşmış kanını nasıl temizleyeceksiniz onu düşünün. İktidra geldiğiniz ilk yıllarda halkın arasına girerek milletin dertlerini dinleyen insanların gözlerinin içine bakarak tokalaşan konuşan Tayip Erdoğan nerede? Ne olduda halktan korkar, binlerce korumayla gezer oldun. Seni bu kadar korkutan ne? Bilirsin ki korkunun ecele faydası yoktur. Açıklayın bilelim gerekirse polisine vur emri verdiğin bu Millet canı pahasına bile olsa seni korur.
Saygılarımla
M.Tevfik Özkartal
BAŞBAKANIMIZ ‘‘İKİNCİ MURAT’TAN İNCİLER‘‘
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, alkolü yasaklamadıklarını vurgulayarak, anayasanın 58. maddesinin gereğini yerine getirdiklerini belirtti. Erdoğan, bir devletin insanını kötü alışkanlıklardan koruması gerektiğine dikkat çekerken, “Yani biz bunu teşvik mi edelim. Affedersiniz gece gündüz içen, gece gündüz kafa kıyak dolaşan böyle bir nesil istemiyoruz, uyanık olacak, diri olacak, bilgi ile mücehhez olacak böyle bir nesil istiyoruz” dedi!
Başbakanı dinlerken kendi kendime samimiyetine bir güvenebilsem haklı olduğu taraflar var demek geliyor içimden.
Sayın Başbakan siz Anayasamızın 58. Maddesinin açık seçik ihlal ederken nasıl olurda bu maddeye dayanarak alkolle ilgili bir yasa çıkartabilirsiniz. Hemde 18 yaşını bitirmiş reşit bir türk vatandaşı olarak üç kuruşluk keyfimin önüne yığınla engel koyarak be haddini bilmez. Alkol ve kumarı yasakladığı kesin olan kuranıkerim cezasınında Tanrı tarafından verileceğini yazmışken sen kendini neden Tanrı yerine koyarsın be Başbakan. 58 Madde gençlerin koruma altına alınmasını yazarken sen benim içkimden, keyfimden ne istiyorsun. Sana mı kaldı yaşını başını almış birini korumak. Sağlığım yerinde içerim, Ölünce hesabı vereceğim yer belli sana ne benim hesabımdan.
Anayasamızın 58. Maddesi yani Gençliğin Korunması ne diyor.
Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.
- 1. Atatürk ilke ve inkilaplarını rafa kaldırdınız yok saydınız.
2. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü görmezden gelip milleti böldünüz paramparça ettiniz.
- 3. Gençlerin müsbet ilmin ışığında yetişebilmeleri yerine Örümcek kafalı meshepsel egonuzu tatmin etmek için eğitim reformu adı altında her türlü şaklabanlığa göz yumdunuz. Diynet işleri başkanlığının verdiği fetvalara itibar ettiniz ve Hanefi meshebini öne çıkartarak teşvik ettiniz.
Anayasamızın 58. Maddesinde yazanları harfiyen uygulatmış olsaydınız o gençlik zaten kendilerine zarar verecek her şeyden uzak dururdu. Müspet ilim Kuranıkerim değildir. Kendinizi Tanrı yerine koymaktan vaz geçin. Size oy verenler kadar oy vermeyenlerinde haklarını düşünün.
Gelelim meclisten geçirdiğiniz yasaya
Alkol miktarı İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere; alkollü içki kategorisindeki ürünlerin işlenmesi sonucunda elde edilen alkolsüz içkilerde; içeriğinde alkol kalmış içeceklerin ambalajları üzerine içerdiği alkol miktarı, alkol tamamen alınmış ise alkolün tamamen alındığı hususu tüketiciler tarafından kolaylıkla okunabilecek şekilde yazılacak.
Avrupanın her ülkesinde zaten üretilen her gıda ürününün ve içki şişelerinin üzerinde ihtiva ettiği her şey açık açık yazar yazmak bir zorunluluktur. Ülkemizdeki gibi eşşek etinden sucuk Domuz etinden salam satılmaz avrupada. Kaçak içkide olmaz. Her türlü sahtekarlık ne yazıkki sizin yönettğiniz ülkemizde her geçen gün artmakta.
Ambalajlara uyarı Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende olarak satılamayacak. İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere; Türkiye’de üretilen veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, zararlarını belirten Türkçe yazılı uyarı mesajları konulacak.
Avrupada; mesela kalp hastaları ve damar sertliği olan hastalar için her akşam bir duble viski Doktor tarafından tavsiye edilir.
Avrupada; Kan yetmezliği olan hastalara akşam yemeklerinde bir bardak Şarap tavsiye ederler.
Avrupada; Böbrek rahatsızlıklarında ve ya böbrek taşı düşürmek için Bira tavsiye edilir.
Türk milletine milli içkimiz Rakı günün yorgunluğunu atabilmek, Hükümetin, politikacıların saçma sapan kararlarını içlerine sindirebilmeleri, sakinleşebilmeleri için akşamları bir iki duble olmak kaydı ile tavsiye edilir.
Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik biçimlerinde de olabilecek. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satılamayacak. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği; Sağlık Bakanlığı’nın uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nca belirlenecek. Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamayacak.
Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu hüküm uygulanmayacak.
E tabi avrupaya rezil olmak var işin sonunda sıkıysa ihraç mallarınızada getirsenize aynı yasağı.
Gerçekten AKP millet vekilleri Bakanları bizlerin verdikleri vergiler ile maşallah dünyada gidip görmedikleri ülke kalmamış olmasına rağmen Avrupayı örnek göstermekten utanmıyorlar. Alkollü içkilerin fazlası zarar her şeyde olduğu gibi.
Tesis sınırları dışı yasak Alkollü içkiler, 22.00 ile 06.00 saatleri arasında perakende olarak satılamayacak. Alkollü içkiler sunum izni verilen yerlerde açık olarak tüketilebilecek ve bu yerlerde tesis sınırları dışında tüketilmek üzere alkollü içki satışı yapılamayacak.
Buyurun cenaze namazına saat 22.00 ile 06.00 arası alkol tüketimi tamamen yasaklanmıştır. Tesis dışında demek evinizin balkonunda, Terasında, bahçenizde ve hatta kapınızın önünde bile alkol tüketemezsiniz. (YASAK)
18 yaş sınırı alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere 18 yaşını doldurmamış kişilere satılamayacak. 18 yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemeyecek. Yasal düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün dışında olacak. Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamayacak, her nevi oyun makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edilemeyecek. Bu ürünler basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamayacak ve posta ile satış yöntemi kullanılarak gönderilemeyecek.
Tebrikler İşte 58. Maddenin alkol, uyuşturucu, sigara gibi fazla kulanımında zararlı maddelerin 18 yaşınını doldurmamış gençlerden uzak tutulması. Ana fikri zaten bu olmalıydı yasayı tam uygulatabilirseniz tabi.
Diziler özendirmeyecek televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik küplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemeyecek.
Hey kurban olduğum cahilleri, Film icabı eşi ile yemeğe giden bir çiftin yemekte içtiği bir Bardak Şarabın ne özendirmesi olabilirki? Sen filmlerde camiyi, namaz kılmayı, oruç tutmayı özendirdiğini sanıyorsan yanılıyorsun o tür filmleri seyrettikçe camiye gitmez oldum efendi.
Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içki dağıtamayacak.
Size ne neden dağıtamasınlar neye göre bu yasakları getiriyorsunuz. 18 yaşından küçüklere satılamaz hediye olarak verilemez dersiniz yeterli olurdu sanırım.
Sponzor olamayacak alkollü içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette olursa olsun hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek olamayacak. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde, servis amaçlı materyallerde marka, amblem ve logo kullanılabilecek.
Bu yukarıda adı geçen aptalca maddeleri okudukça Tanrı şahidim olsun ayyaş olasım geliyor.
Buna göre, alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamayacak. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamayacak. Ancak, alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları düzenlenebilecek. Onlarında da yasak meskun mahaller ve konaklama yerleri hariç olmak üzere; otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı ve tesislerde alkollü içki satışına ve tüketimine izin verilmeyecek.
Haydi buyrun buradan yakın Ülkemde tatil yapma hakkımı bile gasp ediyorlar. Arabanızla seyyahat ediyorsunuz yoruldunuz ve yol üzerinde bir otelde konaklıyacaksınız. Yorgunluğunuzu üzerinizden atmak, Yatınca daha rahat bir uyku çekebilmeniz için akşam yemeğinde Bir bardak Şarap bir şişe bira ve ya bir duble rakı içme olanağınız yok. YASAK.
Ey Turizimciler TC nin cari açığını kapatan gelirin ülkemize gelmesi için mücadele eden sizler bu salak kafaların her çıkarttığı yasaya böyle boyun eğerseniz yakında o hava yollarınızın, otellerinizin kapısına kilit vurusunuz haberiniz olsun. Hani Sudi arabistandan İran gibi ülkelerden geleceklere bel bağlarsanız hepten yandınız onlar zaten içki içebilmek için ülkemize geliyorlar. THY larının uygulamaya koyduğu içki yasağından bu güne kadar kaybettiği pazar payını bir düşünün. Ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen yerler, spor müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü eğitim ve öğretim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastahane, bezik ve briç salonları ile akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında alkollü içkilerin satışı yapılamayacak.
Eh Dinlenme tesisi olmayan benzin istasyonlarında açık içki satışının olmaması kadar doğal hiç bir şey olamaz. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen yerler, spor müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü eğitim ve öğretim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastahane, bezik ve briç salonları bu tür yerlerde‘ de bu yasaklar uygundur. Olması gereklidir.
Benzin istasyonlarındaki marketlerde kapalı içki satışının yasaklanmasını anlamış değilim. Bu biraz fazla geldi. Evine giderken benzin alan vatandaş bir şişe şarabını ve ya Birasını alabilmeli.
Bizleri yönetenler yasaklarla hiç bir yere varılamıyacağını hiç bir şey elde edilemiyeceğini ne zaman öğrenirler bilmiyorum. Yasakladığınız her şeye karşı ilgi artacaktır. Bakın Atatürk ilke ve inkilaplarını yasakladınız ilgi artıyor ve çığ gibi büyüyor. Milli bayramlarımızı yasakladınız ilgi artıyor çığ gibi büyüyor. Kuran kursları, okullarda din dersi mecburiyeti dediniz milleti inançlarından soğuttunuz. Dindar toplum yaratacağım derken dikkat edin milleti dininden etmeyin bu vebalin altından kalkamazsınız.
Sırat köprüsüne geldiğinizde bu kadar bedua almış insan olarak hacılardan hocalardan bir fayda görmeyeceğinizi bilin. O köprüden geçerken korumaların falan olmayacak Başbakan Dikkat et düşme çok bedua alıyorsun.
Saygılarımla
M.Tevfik Özkartal