Rakı balık Ayvalık!

Zaman kendisinin efendileri olmak için nihayetinde doğa kanunlarını kullanabilir; Mesela hızlı bir araba bunu biraz daha eğlenceli hale getirebilirdi. Bir gün kendi ülkemdeki doğa katliamında bile bir günah yüklenmeyen, göklerin hükümdarı olarak doğaya hükmetme gücü; Er‘doğa‘nın emrine kontrolü altında girer ve insanlık gitgide daha korkunç bir hâl alırdı. Her şeyi çirkinleştiren zamanın elini tanıdım ve kendi kendime şöyle düşündüm; “Ey ……. aşağının, yukarının bile kabul etmemesi gereken, ülkemin iyiliği için derken,  ülkemi haksızlık ve çirkinlikler yüzünden acınacak hale  düşürdüğünü göremeyen, zulme karşıyım derken zulm eden, gecekondudan saraylara yükselen, sana güvenen, seni seven insanların üzerine basa basa yükselen, sanadır anlarsan eğer. Barış güzel birşey ama büyük Atatürkün dediği gibi önce Yurdun’da varsa. Amaçlar; milli mesele olmadığı gibi insanlarımızı ayrıştıran, Teröre ve teröristle itfikak içinde bulunan ve bunu yaparken kılıfına uyduranlardır. ‘‘sözüm malum meclisten dışarı‘‘ _DSF8367

Daha hala akıl erdiremediğim şu ileri demokrasi dedikleri nasıl bir şey? Kırk yılı aşkın bir zaman biriminde Avrupada yaşayan ben nasıl olurda bunu farkedemedim. Yaslara karşı gelmek avrupada büyük bir suç teşkil eder. Bu sebepten olsa gerek, kolluk kuvvetleri suçlulara karşı müsamaha göstermezler. Gerektiğinde şiddete bile baş vururlar hemde gözlerini kırpmadan. Almanya‘da devletin parasına göz dikenler çalanlar belli anlaşmalar ile cezadan kurtulabilirler. Peki vatandaşın cebine göz dikenler işte onların affı yoktur hapishaneyi boylarlar. Yediden yetmişe yasalar önünde her kes eşittir. İşçi Ahmet, Memur Hans, Millet vekili Müller, ve hatta Başbakan Merkel bile yasalar önünde her hangi bir ayrıcalığa tabi tutulmazlar. Trafikte kim suç işlediyse, kim vergi kaçırdıysa, kim vatandaşı dolandırdıysa, kim ihaleye fesat karıştırdıysa, kim vatandaşın ödediği vergileri çar çur ettiyse, kim rüşvet aldıysa ve inanın memurundan vekkillerine kadar kim hediye almaya cürret ettiyse kurtuluşu yoktur. Hakim karşısına çıkar ve cezasını çeker. E tabi buna da demokrasi denmez. Devletin bürokratları, Kolluk kuvvetleri, Belediye başkanları,Memurları, koskoca Millet vekilleri, Bakanlar, Baş bakan hatta Cumhurun başı nasıl olurda mahkeme önünde hesap verir. Mesela Almanyada Millet vekilleri Berlindeki meclis toplantısına katılabilmek için devletin ücretsiz verdiği ikinci sınıf Tiren biletini kullanırlar. Birinci mevkide seyyahat etmek isteyen cebinden farkını öder. Öyle maaşları falan da yoktur katıldıkları toplantı saatine göre bordroları hesaplanır maaşları tahakkuk eder. İşçi fabrika‘da giriş çıkış için kart basar, Millet vekili Meclis girişinde deftere imza atar.  Öyle devlete ait araba, telefon, özel sağlık hizmeti, sekreter, koruma gibi ayrıcalıkları hiç olmamıştır.  Doğrudur Almanya bir polis devletidir ve polisler suç işleyenlerin korkulu rüyasıdır. Almanyada Savcı suçluyu elinde kesin deliller varsa mahkemeye sevk eder. Polis ellerinde kesin delil olmadan hiç kimsenin evine giremezler arama yapamazlar. Hiç bir savcı elinde kesin delil omayan polise arama emri vermez. Hiç bir hakim kesin delil olmadan her hangi birinin tutuklu yargılanmasına karar vermez ve inanın kiç bir kimse mahkeme kararı olmadan suçlu olarak adlandırılamaz. Mahkeme kararları asıl olandır ve yediden yetmişe herkes bu karara uymak mecburiyetindedir. Mahkeme kararlarını görmezden gelenlerin isterse Cumhurun başı olsun vay hallerine. Kırk yıldan beri böyle diktatörlükle yönetilen bir ülkede yaşamışım. İleri demokrasi lafını duyduğumda nasıl bir şey olduğunu çok merak etmiştim.  Şimdilerde ne demek istediklerini anlayabiliyor ve şu diktatörlükle bire bir örtüşen Almanya’da ileri olmayan demokraside yaşadığıma şükrediyorum. suyunu, doğasını,_DSF8365

denizlerini ormanlarını ve inanın insanlarını özlüyorum ve bu gidişle‘de daha da özlemeye devam edeceğim gibi geliyor. Daha özlu bir ifade ile, üretim; doğayı değiştirir diyenlere asla ve asla inanmıyorum. Yaşadığım ülkede üretim doğayı değiştirmek bir yana güzelleştiriyor diyorum. Ülkemi yöneten siyasiler hele hele bu gibilere daha hala oy verenler onu mahvetmek  zorunda değillerdir. Belkide yeni bir  siyasal sürecin kapıları aralanıyor diye korkuyorlardır. Bu yeni süreçte seçimlere kadar ülkemi yönetenler acınacak bir biçaredir, o kadar. Korkunun ecele faydası yok derken ne de Güzel demişler anlayana tabi. Sakın ola kimse üzerine alınmayasın ha. Yazık hemde çoook yazık. Hakkın verdiği güzelliğin içine etmek. Hiç kurtarmasaydınız yabancıda kalaydı hiç değilse  hakkın verdiğine saygı duyarlardı. Öyle rakı balık Ayvalık demekle yürümez bu kervan. Hey  Ayvalık ve sana yeni bağlanan mahalleliler. Sizlerde hiç mi vicdan, Allah korkusu yok. Bir gün toparlanın’da çevrenize bir bakın utanın. Ben ortaya yazdım alan istediğini alsın. Sende ahı olanların hesabı bir gün bulur seni aşağıdamı yukarıda mı yakalar işte orasını kalbinden geçirmeden dilinden düşürmediğin Cenabı hak bilir. Balık baştan kokarmış bu kafalar düzelmedikçe ne köy olabilirsin ne de kasaba.

Mehmet Tevfik Özkartal..

Gülen Yüzüm

Zaman durmuştu sanki, güneşi arkamda bırakıp batıya yolculuğumun ilk günü çocuksu gülüşünde gülen yüzümü bıraktığımı anlamıştım.557878_3622879981206_1568633168_n Unutuğum gülmeyi, kahkaha atmakta buluşmuştum. Sen aklıma geldikçe çaresizliğime bile kahkahalar atarak güldüğüm oldu. Seni sevda bahçemin tutsak çiçeği yaptım, seni oraya hapsettim. Olmayacak bir duanın hüzzam makamı eşIiğinde. Ordasın artık. Oradasın ve ne kadar oIman gerekiyorsa orada kalacaksın. Derler ya; gözden ırak oIan gönüIden de ırak oIur diye. Kendi kendime ne telkinler verdim,  gönüIe giren gözden ırak oIsa ne oIur diye.

Sen bana kendi gözünIe bakma sakın gülen yüzüm, benim gözümIe bak, bak’da biri iki görme! Bana, bir an oIsun benim gözümIe bak da çaresizliğimdeki seni gör. Sen bazen en zifiri karanIık gecelerimi aydınlatan güneşim oldun, bazen yaşanacak hayatıma cesaret verecek mutIuIuk yanım ve sen bazen değil her zaman gizli, gizli sevdamın tek nedeni. Sevdayla tanışmak nasip işidir, hesap işi değiI derlerdi inanmazdım. Sevdalanmak aslında bir adayıştır, bir arayış değiI. Eğerki sen adanmışsan ve ya yanmışsan bu uğurda, sevda seni buImaya geIir. Bazen yıldızlara bakıyorum seni onlara benzetiyorum. En azından benim için sen onIar kadar etkiIeyici, çekici ve güzeIsin. Aranızda  bir fark olmalı o farkı ben biliyorum ve görüyorum, onIar miIyonIarca sen bir tanesin. Seni özIemenin her haIine büründüm ben, seni görebilmek için bin bir umutlarla gelip seni göremeden döndüm. Yine de özIemenin senden başka haIini sevemedim. Göz yaşIarını görürsem, erir kanatIarım uçamam. RüyaIarımda yanına yaptığım seyyahatlere çıkamam. O küçük dünyamda, unutmadım seni, arkamda bıraktığımda zaten yarım kaIdım ben. KaranIık akşamIarda, mutsuz yarınIarda, hele yanında kimse yokken, yaInızken uzakIarda güImeyi sakın unutma! Sevdiğin seninIe oImasada sevmeyi unutma! Sevmeyi unutmuş oIsanda seni karşılık beklemeden bir sevenin var olduğunu sakın unutma. Benim ise ne seni unutturacak kadar zaman geçecek hayatımda nede geçen zaman seni bana unuturmaya yetecek. Bırakıp gitsende bir başkasına  unuturum sanma, zaman aIışmayı öğretir insana fakat unutmayı asIa. Uzun yazılar yazdım özlem üstüne ard arda, kısacık bir anda kaIdı mutIuIuk, onu da parantez içine aldım. Koymadığım virgüIIerIe anlatmaya çalıştım. AnIatamadıkIarımı ünIemIe bitirdim. YazamadıkIarımı soru işaretIerine bıraktım. Kurduğum hayaIIere umut, gülen yüzüm kaderimde varsa olur dedim.463252_2790067121405_1780247188_o

Kaçacak bir yerimde kaImadı artık hayattan, belkilerde saklı sevdam. Dersimi çoktan aIdım suskunluğum, kendini ifade edememekten değildi. Seni üzmemek, okurken kafanı karıştırmamak sebebim oldu. Şimdi daha gerçekçi ve daha güzeI bakıyorum hayata. Zor da olsa en azından denemek istiyorum. AcıIarın içindeydim buIdun çektin beni kendine gülen yüzünle. Huzuru yeniden gülebilmeyi kahkahalar atabilmeyi buldum sende bir tanem. Yazacağım arada sırada bir kaç kelime. Yeterki sen üzülme ve sakın gözlerime bakmadan yargılama beni. Sadece bekle; En azından benim beklediğim gibi yitirmeden umutları sessiz. Biliyormusun gülen yüzüm, hayatımda önce düştüğümde kaIkmayı öğrendim. Sonra aIeve dokunduğumda acıyı hissettim, daha sonraları sevmeyi de öğrendim. SeviImeyi, daha sonraları red ediIip bekIemeyi ve sayende tekrar gülmeyi öğrendim. Her şeyi öğrendim derken hayat hakkında birde gördüm‘ki seni unutmayı öğrenememişim. Şimdi bu da nereden çıktı diyorsun okudukça, hiç aklımda olmayan düşünmediğim ve hatta aklımın ucundan dahi geçirmediğim bu adama ne oluyor. Nereden buluyor bu cesareti kendinde diyerek yargılıyor olabilirsin beni. Ne olmuş sanki bir selam’mı bir dilek mi çok mu önemli, kendi kendine sevdasını yaşayan dile getirmekten çekinen sadece seven bir kalbe sahip olmanın neresi kötü. Sözde değiI özde oImaIı seviIer, sözIe değiI yürekten veriImeIi verilmek istenilenler. Deniz değiI ki gönIümün daIgaIarı sudaki ayaklarına dokunmak için kıyıya vursun. Doğum gününü gerçekten unutmadım. AnIamaz ki kimse beni, biIemez ki içimdeki coşkuyu, hasreti ve seviyi. Kalbimin derinliklerinden gelen bu sözleri yazdığım bu şaşırtıcı kelimeleri. Doğum günün için harika düşüncelerim, düşlerim ve diIekIerim vardı. Bugün doğmuş bir meIek gibiydin gülen yüzüm. Seni seviyorum, sana tapıyorum gibi kelimeler çıkıyorsada ağzımdan sakın inanma. Geçmiş doğum gününü kutIamaya çalışırken senden kocaman bir af diliyorum. Şu ana kadarki tüm kavgaIarın, atışmaIarın, hayal kırıklıkların ve hatta sonu mutsuz biten aşkların bile eski yaşında kaIsın. Yeni bir sayfa aç ikimize de dostIuğumuz yarım kaImasın. Seni çok seviyorum gülen yüzüm. İyi ki varsın. İyiki doğmuşsun ve kaderime bak gülen yüzüm olmuşsun. Yüce gönlüne sığınıyorum bu defalık bena ne dersen de başıma tac ediyorum ve inan en içten gelen duygularımla geçmiş doğum gününü kutluyorum..

04.08.

Güldüren Yüzün