Bir yıldız daha kaydı

Lefter Küçüçükandonyadis artık aramızda değilNurcakmak 🙁 Adamız renklerinden birini daha yitirdi🙁 O, takım ayırt etmeksizin tüm Büyükada’lıların hatta tüm Adalıların kendisi ile öğündüğü, gençlerinin futbol idolü olan, öncelikle Fenerbahçelilerin ve ardından miili takımımızın efsaneleşmiş, unutulmaz oyuncularından biri olarak; futbol tarihimizin sayfalarında altın harflerle adını yazdırmış biri olarak hep kalplerde ve anılarda yaşayacaktır! 2034461530_nGösterdiği üstün oyunculuk yeteneği ile “futbolun ordinaryüsü” ünvanı ile anılan ilk ve tek futbolcumuzdur. Bu özellikleri nedeniyle ile onun vefatı yalnızca ailesini, yakınlarını ve hiç terketmediği Adalı dostlarını değil, ülkemiz spor camiasını da derinden üzmüştür! Ailesinin, biz Adalıların, tüm fenerbahçelilerin ve Türkiye spor camiasının başı sağolsun!
Ailesine sonsuz sabırlar, kendisine de rahmet diliyorum, ışıklar içinde. huzurla yatsın!

Genel kategorisine gönderildi

ASURE

asureBinlerce yıllık inanç ve kültür birikimine kucak açan Anadolu, dünyanın dört bir yanından coşkulu bir edayla akan nehirlerin buluştuğu bir ‘Vadi’, ya da devasa bir ‘Aşure Kazanı’ dır. İçerisinde her biri ayrı bir değer ve lezzet taşıyan taneler, o biricik değerlerini daha da çoğalmak için bir araya gelirler.
Sentez olmadan, hiç biri diğerine öğütülmeden, Halil İbrahim Sofrasında yan yana bağdaş kurar gibi… Bir arada bağdaş kurarak oturabilme özlemi modern dünyanın sıkça dile getirdiği bir niyet ve bu iyi niyeti simgeleyen bir proje olarak mevcuttur. Anadolu da ise bu, deneyimlenmiş bir gerçektir.Deneyim’ dünyaya kucak açan bu vadide pek çok din ve kültürün ortak ürünüdür.

Peki, nasıl olurda Anadolu pek çok inanç ve kültürün ortak ürünü olan bu evrensel tecrübeye ev sahipliği yapabilmiştir? Daha açık bir anlatımla; tarihimiz boyunca ve bugün, tüm insanlık savaşları inanç ve kültürlerin farklılığı üzerinden yürütülürken, bu ‘farklılık’ bir kavşakta; ‘Anadolu da’ nasıl buluşmuştur?

Bu konuda gerçeği arama üzerine bir yolculuğa çıktığınızda Anadolu’nun evrensel nitelikler taşıyan bir dile sahip olduğunu görürsünüz. Kimilerine göre bu örtülü bir anlatım biçimi olan kuşdilidir. Kavşak noktası olan bu coğrafyanın kullandığı sembolik dil üzerine yapacağımız    gezinti ise bize gerçek ipuçlarını sunacaktır.

Sembollerin çoklu anlatım özellikleri bir dilde binlerce kelam olduğu ve bugün neden bu coğrafyanın inancına ‘‘âdem’den hatem’e bir süreç’ dendiğini, ‘aşure’nin ne anlama geldiğini anlamamıza yardımcı olacaktır.

Genel kategorisine gönderildi

Biz Kardeşiz

Yunanistan: Avrupa kim oluyor da Türklerle aramıza giriyor? “Biz aynı kültürü paylaşıyoruz. Biz biriz. Avrupalılar kim oluyor da aramıza giriyor?Bayrak

Yunanistan’da, ekonomik krizin günlük yaşama olan etkileri her geçen gün daha belirgin hale gelirken, gelirleri azalan Yunan halkı bazı geleneklerinden kopmak zorunda kalıyor.

Daha önce, geceleri 22:00’dan sonra dışarıya çıkan ve sabah erken saatlere kadar eğlenen neşeli Yunanlılar, şimdi, krizle mücadele çerçevesinde alınan sert ekonomik önlemlerin zorlaştırdığı koşullarda gün boyunca verdiği geçim mücadelesinin ardından akşam erkenden evlerine kapanıyor.

Başkent Atina’da, Yunanlıların eğlenmek için tercih ettiği “Ellinadiko” (müzikli Yunan tavernası) ve “Buzukçidiko” (buzuki’li taverna) olarak adlandırılan canlı Yunan müziği çalınan eğlence yerlerinde sabah erken saatlere kadar duyulmaya alışılan buzuki sesleri artık susmuş durumda.

Kriz nedeniyle sadece hafta sonlarında kapılarını açan bu yerler gece boyunca gelmeyecek olan müşterilerini beklerken, Yunanlıların geleneksel müzik enstrümanı buzuki, artık turistik mekanlarda az sayıdaki turistler için çalıyor.

MÜZİSYENLER DERTLİ

Yunan müzisyenler bu durumdan dertli ve krizden en çok kendilerinin etkilendiğini söylüyor.

Başkent Atina’nın merkezindeki Omonia meydanının arka sokaklarında bulunan “Müzisyenler Kahvesi”nde konuştuğumuz ses sanatçısı Dimitris Vonaços, kriz nedeniyle iş bulmakta zorlandığını söyledi.

Yunanistan’ın ünlü şarkıcı ve şovmenlerinden Vlasis Vonaços’un kuzeni olduğunu belirten Dimitris, Atina’da iş bulamadığı için sık sık ülke dışına gittiğini ifade ederek, “kriz en çok bizim mesleği etkiledi. burada insanlar geçim derdine düştü, eğlenmeyi unuttular” dedi.

Yan masada kendisi gibi sanatçı olan eşiyle birlikte oturan klarnet ve buzuki virtüözü Vangelis Kocabasis de, geliri azalan vatandaşların eskisi gibi eğlenmeye para ayıramadığını belirterek, işsizlik yüzünden günün büyük bölümünü bu kahvede geçirdiklerini söyledi.

Duvarları, aralarında Zeki Müren, İbrahim Tatlıses, Mustafa Kandıralı ve Müslüm Gürses gibi Türk sanatçıların da bulunduğu yerli ve yabancı yüzlerce ses sanatçısının resimleriyle kaplı Müzisyenler Kahvesi’nde belirli bir saygınlığı olduğu gözlenen üstad Yannis Tasulis ise, Türk gazeteciler olduğumuzu öğrenince ayağa kalkarak, bize duvardaki Zeki Müren’in resminini gösterdi.

Yunanistan’da bir efsane haline gelen ünlü Yunan halk müzigi sanatçısı Kazancidis’in orkestrasında uzun yıllar gitar çaldığını ve şarkılarında ona eşlik ettiğini anlatan Tasulis, Zeki Müren’in dünya çapında bir ses sanatçısı olduğunu söyledi.

Tasulis, habersiz geldiğimiz için üzüntü duyduğunu belirterek, tekrar gelmemiz durumunda bizi canlı müzikle ağırlayacaklarını söyledi.

Üstad Tasulis’in bu nazik davetini kıramayıp ertesi gün tekrar kahvehaneye gittiğimizde, bizi enstrümanlarıyla birlikte kalabalık bir sanatçı grubu karşıladı.

“Manolya”, “Sevemedim Karagözlüm” ve “Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar” gibi tanınan Türkçe eserleri dilleri döndüğünce büyük bir içtenlikle söyleyen Yunan müzisyenlerin çoğu, eski yıllarda Türk sanatçılarla da çalışmış.

Türkçe’yi Almanya’da öğrendikten sonra İstanbul’a giden 65 yaşındaki Kostas Sideropulos, bir dönem Mustafa Kandıralı ile çalışmış.

O dönemde kazanılan paraların müsrifçe harcandığını anlatan Sideropulos, şimdi duvardaki gençlik yılları fotograflarına bakarak, Türkiye’de geçirdiği yılları özlemle yad ediyor.

BUZUKİ TURİSTLERİN İLGİSİNİ ÇEKİYOR

Eğlence dünyasındaki durumu yakından gözlemek için, gece saatlerinde gittiğimiz Atina’nın tarihi mekanlarından Plaka’daki küçük bir tavernada buzuki çalan Sakis, daha önce uzun yıllar büyük gazinolarda çalıştığını ancak işler kötüye gidince buraya geldiğini söyledi.

Çalıştığı tavernaya gelen az sayıdaki müşterilerin neredeyse tamamının yabancılardan oluştuğunu ve yaptığı işten artık eskisi gibi zevk almadığını anlatan Sakis, “Ne onlar benim söylediğimi, ne de ben onları anlıyorum. Ama ne yaparsın, ekmek parası. Asırlarca atalarımızın acılarını, sevinçlerini ve özlemlerini dile getiren buzuki, artık turistik bir atraksiyon olarak kullanılıyor” dedi.

Atina’da, özellikle yaz aylarında en çok turist çeken mekanlardan biri olan Monastiraki’de, taverna ve barların bulunduğu “Adrianu” sokağında yürürken, yolun ortasına kadar yayılan masaların neredeyse tamamının boş olduğunu görüyoruz.

Kapalı mekanlarda sigara içme yasağı bulunmasına rağmen, Yunan halkının bir türlü vazgeçemediği sigara tiryakiliğine çözüm bulmak amacıyla, tüplü sobalarla ısıtılan yarı açık, müzikli bir tavernaya girdiğimizde, sahnede piyano eşliğinde buzuki çalıp şarkı söyleyen Aleksandros bizi İngilizce selamladı.

Saatin epey ilerlemiş olmasına rağmen, tavernada uzun bir süre başka müşteri bulunmaması nedeniyle programına ara vererek bizimle sohbete giren Aleksandros, Türk olduğumuzu öğrendiğinde heyecanla mikrofondan “Hoş geldiniz gardasia (kardeşler)!” diye seslendi.

“TÜRKLERE SIRTIMIZI DÖNMEKLE HATA ETTİK”

Aleksandros, daha sonra mekana gelen birkaç yabancı müşteriyi önemsemeden orada bulunduğumuz süre içinde bizlere sık sık şarkılar armağan etti ve buzukisiyle Türk sanat müziğinden örnekler sundu. Bir ara programını yarıda keserek, bulunduğu yerden Türk ve Yunan halklarının kardeş olduğunu anlatmaya çalışan Aleksandros, Yunanistan’ın bugün içinde bulunduğu kötü durumun nedeninin, ülkeyi yönetenlerin Türklere sırtını dönüp, Yunan halkına yabancı olan Avrupalılara yönelmesi olduğunu söyledi.

Aleksandros, bir çok Yunan’ın olduğu gibi, kendi atalarının kökeninin de batıya değil, doğuya, Türkiye’ye uzandığını belirtti ve “Bizler aynı kültürü paylaşıyoruz. Çaldığımız müzik, yediğimiz yemek ve yaşadığımız yer hep aynı. Biz, biriz. Bunlar (Avrupalılar) kim oluyor da aramıza giriyor” diye konuştu.

Tavernadan ayrılıp kaldığımız otele giderken, Aleksandros’un bizim için çaldığı ve içinde “Memedim beni bırakıp nereye gidiyorsun, karlar eridi ama biz kavuşamadık” sözleri geçen Yunanca şarkının melodileri hala kulaklarımızda yankılanıyordu.

(AA)

Genel kategorisine gönderildi

ALDATMA

Türk boylarının MÖ Ana erkil yaşadıkları bilinen bir gerçek artık.

Günümüzdeyse toplumun değer yargıları erkeğin çokeşli yapısını değil de kadınınkini destekleseydi…cok-eslilik

“Genel”e göre kavramı oluşturan yapı taşları; kadın, erkek ve seks. Aldatma deyince insanların aklına nedense sadece kadın ya da erkeğin eşlerine sadakatsiz davranması geliyor. Halbuki aldatmanın asıl kelime anlamı; değişik bir tutumla, karşısındakini yanıltmak, yanlış bilgi vermek, oyalamaktır.

Sakın kızmayın olayı bu açıdan değerlendirmeyeceğim. Ben de aldatma kavramını kadın, erkek ve seks üzerinden işleyeceğim. Çünkü diğer aldatmalar pek can acıtmıyor olmalı ki tartışılmaya değer görülmüyor.

Her sevişmenin içinde aşk yok. Diğer canlılar gibi insanlar da çoğalmak arzusuyla karşı cinse yönelir. Bu nedenle seksin başlangıç noktası yani seks yapmayı isteme kısmı gayet basit ve anlaşılır. Ne zaman ki karşımıza aşık olduğumuz, birlikte yaşamak istediğimiz biri çıkıyor, sevişmek bizim için içgüdüsel olan bir eylem olmaktan çıkıyor. Asıl kıyamet de sonrasında kopuyor zaten.

Bir kadınla erkek beraber yaşamak, paylaşmak, üretmek için karşılıklı anlaşarak bir araya geldiklerinde sevişme istemine de bir kısıtlama geliyor. Genellikle bu her iki tarafında talebi doğrultusunda gerçekleşiyor. Tabii toplumsal örf ve alışkanlıkları  da göz ardı etmememiz lazım.evlilik

Eğer beraber yaşadığın bir eşin varsa başka biriyle birlikte olmak yok. Ama bu kısıtlamaya çoğunlukla sadece kadının uyması beklendi, bekleniyor. Erkekler, bilimi de arkalarına alarak bu kısıtlamaya fazla itaat etmiyorlar.

Yapılan araştırmalar günümüzde kadının da (erkekler kadar olmasa da) artık bu kısıtlamaya uymadığını doğruluyor. Hatta Amerika’da evli olan bazı çiftlerin birer sevgilileri olduğu ve herkesin birbirinden haberdar olduğu bile söyleniyor.

Bence aşık olarak bir araya gelmiş bir çiftin o yoğun aşk duygusu geçene kadar birbirlerine sadakatsiz davranmaları pek mümkün değil.

Sorunlar karşı tarafa duyulan aşkın, heyecanın başka duygulara dönüşmesiyle başlıyor. Sevişme isteğinde bölünme meydana geliyor, eşinle sevişmek tatmin edici olmuyor ve dışarıya davetiyeler hazırlanmaya başlanıyor. Bunu erkek çok daha rahat ve korkusuzca yapıyor.

Sevdiği kadınla yaşamaya devam edip aşık olmadığı hatta bazen tanımadığı sadece fiziksel olarak arzuladığı başka kadınlarla birlikte oluyor.

Peki ne oluyor, kadın aldatılmış oluyor. Toplumsal değer yargıları erkeğin çok eşli yapısını değil de kadınınkini destekleseydi, ekonomik olarak kadın erkekten daha iyi konumda olsaydı acaba kadınların ihanet sayıları erkeklerinkini geçmez miydi?

Sorun büyük, çözüm basit; kadın da erkek de “aldatabiliyor”.

Bilimsel araştırmalarla da tespit edilmiş, nedenleri farklılık gösterse de sonuç bu. Herkes bu gerçeği bilerek ömür boyu sadakat anlaşması imzalıyor. Ömür boyu sadakat talebi olmayan çiftler de bu anlaşmaya imza atıyor.

Yanlış olan da bu zaten; her çift kendi karakterleri, talepleri doğrultusunda kendilerine özel evlilik sözleşmesi hazırlasalar, topluma ve sevdiklerine tutamayacakları sözleri vermeseler ortada ne suçlu, ne mağdur, ne aldatan ne de aldatılan olacak.

Ben insanın diğer canlılardan farklı olarak içgüdülerini kontrol edebilip tek-eşli yaşayabileceğine inanıyorum. Bunu başarabilen çiftler var. Her iki tarafın da bunu istemesi, bunun için çaba sarf etmesi gerek tabii ki. Benim anlatmaya çalıştığım şey ise özetle şudur ki;Vesikalik_02

beraber yaşayan kadın ve erkekler birbirlerini çok iyi tanıdıkları, neyi yapıp neyi yapamayacaklarını bildikleri halde aldatmaktan bahsediyorlar. Herkes her şeyi biliyor.

Üç bin yıldır var olan tek-eşli evlilik sözleşmesine iki taraf da ihanet ediyor.

Bana asıl aldatılan evlilik kurumu gibi geliyor.

M.Tevfik Özkartal

Genel kategorisine gönderildi

Kime Niyet Kime Kısmet

Aynı kader kısmet gibi!

cekozaten bu mecmua Muammer, Yücel ve Çeko tarafından Bayern Vision kader kısmet Schow Türk adı ile birlikte yayınlanacaktı.
Grafik ve tasarım için benimle konuştuklarında Kendilerine bu isimde DIN A 3 formatında bir gazete, daha sonrada euro viyzon olarak örnek bir mecmua hazırlamıştım. Çeko euro vizyon’u çok beğenmişti bütün hazırlıkları yapmamı söylediğinde bayağı ciddi olduklarını düşünmüştüm. Kasım ay’ını pas geçmişler Aralıkta yayınlayacaklardı. Web sayfası Domain leri er şey hazırdı. bu defa hazır olmayan ne yazık’ki kendileriydi yücel ve Muammerle en son konuştuğumda vazgeçtiklerini öğrendim. Bayağı da bir şok yaşadım bukadar hazırlık bu kadar masraf yazık. Yücelin çalıştığı yere gittim ne yapmak istediklerini sorduğumda yapmıyacağız dedi. -Ben yapabilirmiyim ?
Niyet Çeko ve arkadaşları içindi, kısmet bize çıktı anlıyacağınız sayın okurlarım bu şekilde mecmuayı tek başıma yayınlamaya karar verdim.
En azından artık her ay sizlere ulaşacak yöresel bir mecmuanız var. Herkezin ufak tefek öyküleri, Şiirleri vardır muhakak bize gönderin yayınlayalım. Nürnberg ve çevresinde yayınlanmasını istediğiniz doğum günü nişan gibi etkinlikleri de yayınlayacağız tabiki. Kader Kısmet denen şey bu olsa gerek.

Genel kategorisine gönderildi