“Mağrur olma Başbakanım senden büyük Allah var”

Bu gün kanlı bir Bayram yaşıyoruz. Ülkemizde 1 Mayıslar ne yazıkki kendilerini diktatör gibi gören iktidarların yönetiminde  hep kanlı  yaşanmıştır.1_Mayıs_logosu Bu gün yaşadığımız 1 Mayıs böyle bir Başbakanın ve iktidarının döneminde gerçekleşiyor. Sendikaların 1 Mayıs’ı Taksim meydanında kutlama talebini reddeden AKP hükümeti, Taksim’e giden bütün yolları ulaşıma kapattı. Buna Galata Köprüsü de dahil. 1 Mayıs 1977’de 34 kişinin hayatını kaybettiği olaylardan sonra 1 Mayıs kutlamalarına kapatılan Taksim Meydanı geçen yıl açıldıktan sonra bugün de yasağın farklı bir biçimiyle yeniden işçi ve emekçilere kapatıldı. Ancak belki de ilk kez İstanbullular böyle bir günle karşılaşıyor. 1 Mayıs’ın “inşaat” gerekçesiyle Taksim’de kutlanmasının yasaklanması ardından İstanbul adeta AKP kuşatmasına alındı. Yaklaşık 14 milyon nüfuslu bir kente, ‘AKP’nin çiftliği’ muamelesi yapıldı. Sendikal direnişi kırmak için Taksim’e çıkan bütün yollar ulaşıma kapatıldı. Sadece 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenler değil, koca metropol diktatoryal rejimlerin bile cesaret etmediği uygulamalara maruz kaldı. Metrobüs, metro, tramvay, vapur seferleri, Taksim otobüs seferlerinin durdurulması ardından Galata Köprüsü ile Unkapanı Köprüsü’nün de kapakları açıldı.250-333

“Toplumsal muhalefetin büyüyüp geliştiği bir dönemde üstelik genel seçimlere bir yıl kala toplumsal muhalefetin geriletilmesinde, sindirilmesinde, gayrımeşrulaştırılmasında son derece etkili olan bir travma’ olarak kayıtlara geçecektir. Günümüzün ileri demokrasi adı altında yaşadığı bu katliam, atanmış ve seçilmiş sorumlularının  Başbakan, İçişleri-Emniyet-İstihbarat bürokrasisinin ve  harp örgütlenmesinin sorgulanmasını talep etmek ve başta Başbakan olmak üzere  sorumluları açığa çıkartmak  ‘kanlı 1 Mayıs’ta niçin kan döküldüğünün, kimin kan döktüğünün adını koymak ‘demokratik çözüm ve barış süreci’nin selameti için gereklidir.

Mağrur olma Padışahım Senden Büyük Allah Var sözü:

Osmanlı Devleti’nde gelenek haline getirilmiş, koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı olsa da neticede fani bir insan olduğunu ona unutturmamanın bir yoludur. Yavuz Sultan Selim’in (I. Selim) halife olmasıyla birlikte başladığı söylenen bu gelenekte yeni padişah olan şehzadeye tahta çıkışında ve daha sonra da bayram günlerinde, cülus törenlerinde, cuma namazlarında paşaların hep bir ağızdan bu sözü söyleyerek ona ölümlü olduğunun her daim hatırlatılması, kibirden uzak tutulması amaçlanır.

Ne yazıkki günümüzde Bakanlar kurulundaki Bakanların Kibrinden geçilmeyen Başbakanın kendine gelebilmesi için böyle bir sologan atma cesaretlerinin olduğuna inanmıyorum. Bu sologanı atmak ne yazıkki Türkiye Büyük Millet meclisinde ki Muhalif parti Millet vekillerinin bir ağızdan her Meclis açılışında bu sözü dile getirmeleri ile sağlanır umarım.

Belki Başbakan bu sözü duydukça kaybettiği aklı geri gelirde, bir an önce  kendine gelir.

Mehmet Tevfik

Genel kategorisine gönderildi

SÖZ KONUSU VATANSA GERİSİ TEFERRUATTIR

Tüm Kara, Deniz, Hava, harp okulu mezunları ve öğrencileri.harbiyeliler Sizlerin koruma ve kollamasına emanet edilen bu vatan’ın her geçen gün bağımsızlığını yitirip Amerikan mandası olma yolunda olduğunu nasıl görmezmisiz. Tüyleri diken diken eden Harbiye Marşı’nı hatırlayalım: ‘Kanla, irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti / Cehennemler kudursa ölmez nigahbanıyız!’ Kanla irfanla kurduğunuz cumhuriyetin nigahbanlığından (koruyuculuğundan) vaz mı geçiyorsunuz? Yani bir zamanlar Cumhuriyetin nigahbanıydınız, (korucusuydunuz) ya şimdi… Komutanlarınızın her türlü düzmece iftiralarla hapishane köşelerinde esir tutulduğunu anlamıyormusunuz. Ülkeyi yöneten siyasilerin bir kısmının gaflet, bir kısmının delalet ve hatta bir kısmının hıyanet – VİDEO– içerisinde olduğunu göremeyecek kadar afyonmu yuttunuz. Ülkemizin her karış toprağından kaldırılan TC. Tabelalarını da görmezmisiniz. Türk bayrağı taşımanın suç olduğu bir ülke konumuna geldiğimizi izlemezmisiniz. Basiretiniz mi bağlandı. Baş kumutanınız Mustafa Kemal Atatürk‘ün emanetine nasıl sahip çıkıyorsunuz. Daha düne kadar göğsünde taşıdığı Türk bayrağı rozetini çıkartıp atan Tayip beyden mi korkuyorsunuz. Ülkemiz Nato askeri uyutması ile yabancı askerlerin postalları  altında işgal edilmekte. Tayip bey Genişletilmiş Orta doğu projesi kapsamında eş başkan olarak Komşumuz Suriye’ye ülkemiz üzerinden harp açmış, İsrail ve Amerika menfaatleri doğrultusunda çalışmaktan korkmamakta Bob başkanlığını itiraf etmektedir. Akil adamlar tiyatrosu gerçek yüzünü göstermiş, İslam cumhuriyeti savunuculuğu yapmakta sakınca görmemektedirler. Düne kadar PKK terörü ile savaşan Siz Türk silahlı kuvvetler mensupları, bu gün savaştığınız kişilerin gizli tanıklığında yargılanıyorsunuz. Her türlü yalan ve dolanla iktidarını sürdürmekte kararlı olan Başbakanın en büyük destekçisi İsrael ve Amerika olduğunu nasıl görmezsiniz. Topraklarımız halkımız uyutularak yabancılara peşkeş çekilmekte, henüz daha geç olmadan Sizler şerefle taşıyacağınıza and içtiğiniz ünüformanızın hakkını vermiyecekmisiniz? Türkiye Cumhuriyeti_nEy Türk silahlı kuvvetlerinin bağrımızdan çıkmış namuslu, onurlu vatan evlatları. Daha geç olmadan Bağımsızlığımızı koruma görevinizi yerine getiriniz. 1992 yılında %95 halk oyuyla kabul edilmiş olan anayasamızda bu hak sizlere verilmiştir. Gerektiğinde Silah zoruyla Yürütmeye müdahele etmeniz Hainleri ifşa ederek yargılamanız Türk milletinin sizlere verdiği bir görevdir. Kanla irfanla kurduğunuz Cumhuriyetimizi gerektiğinde kanla irfanla koruyunuz. Bu vatan toprağını arkasına bile bakmadan terkedenleri göreceksiniz. İhanete bulaşmış vatan hainlerini seçim kandırmacaları ile iktidardan indirmek hayaldir. Memleketin bütün devlet daireleri, mahkemeleri, okulları, ünivrsiteleri, basın ve yayın kuruluşları ve  hatta polis teşkilatının büyük bir bölümü cebren ve filen ele geçirilmiştir. Bu sebeple Görevinizi yerine getiriniz. Hiç kuşkunuz olmasın Türk milleti her zaman olduğu gibi peşinizden gelecektir.

Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.

Çünkü vatan yoksa birey de olmaz, bireyin, bugün o çok kutsanan  özgürlükleri de olmaz. Vatansız, imanın da, ibadetin de, namusun da, haysiyetin de bir anlamı kalmaz.
Özgürlük de vatanla kaimdir.

Mehmet Tevfik Özkartal

Slot Bonus New Member 100

tempatwisatagarut.com

alltempatwisata.com

Slot Online

Slot88

smartpromocodes

RTP Slot

Slot Gacor Gampang Menang

demo slot pragmatic

slot deposit pulsa tanpa potongan

Genel kategorisine gönderildi

TÜRK OLMAK

Bilindiği üzere, Tanrı insanları kavimler halinde yaratmıştır.              ( Hucurat, 13 )

Yine yaratan her kavme ayrı bir dil ihsan buyurduğunu belirtmiştir.  ( Meryem, 51 )0003

Tanrıya neden, hangi sebeple böyle ayetler indirdiği sorulamıyacağına göre,  oturup düşünmek gerekmektedir. Tanrının verdiği kimliği, dili ve diğer değerleri dünya durdukça, muhafaza etmek ibadet etmeye eş değerdir.

Koruyup kollanmadığı takdirde, netice ölümdür, millet olarak yok olup gitmektir. Demek ki, bu dünya arenasında “ yar var olup yaşama veya yok olup gitme ”savaşı vardır. Şunu da unutmayalım. Hiçbir kimliğe söz söyleme hakkımız yoktur. Çünkü Peygamber Efendimiz “ Tanrının verdiği bir kimliğe dil uzatmak, küfürdür ” buyurmuştur.

Biz Türkler, bu emre çok dikkat etmemize rağmen, yabancılar ve ne hikmetse içimizdeki bazı gruplar Türk adından nefret etmektedirler. Hatta bazı gruplar‘da düşman olarak görmektedirler. Türkiye’de çeşitli etnik grupları tek tek sayanlar her birinin karşısına milyon rakamları koyarlar ve Türk’ü azınlık haline düşürürler. Ve bunun neticesinde derler ki, “ Türkiye Cumhuriyeti, bir etnik gruba mâl edilemez.”Dikkat ederseniz son yıllarda “ Türk kimliğini ” tartışmaya başladılar. Türkiye’de kimine göre 36, kimine görede 42 etnik gruptan sadece bir tanesiymişiz! Türk de kim oluyormuş ?

Bu gün bu toprakları vatan haline getiren Türk milletini, sanki Türk olmak suç işlemiş durumuna düşüren insanları ve onların zihniyetlerini gözler önüne sermeliyiz. Kendilerini Türk kabul etmeyen insanlara şöyle sesleneceğiz: Sizleri Türkiye’ye biz davet etmedik. Sizler Rus’ların, Almanların, Sırpların zulmünden kaçarken bizlere sığındınız. Sizleri ölümden kurtardık, sizlere kucak açtık, sizlere hürriyet verdik, sizleri yedirdik, içirdik, giyindirdik, sizlere toprak ve ev verdik, sizleri okuttuk, sizlere iş verdik, sizlere kendimizden farklı görmedik, sizleri zengin ettik, sizleri devletin bütün makamlarına getirdik.

Türk olmak, kendini Türk olarak tanımlamak, bir suç değil, aksine bir şereftir. Hiç kimse hayal kurmasın, Tanrının bizlere armağan ettiği adımızdan ve dilimizden vaz geçmeyeceğiz.

 

Mehmet Tevfik Özkartal

Genel kategorisine gönderildi

21 ARALIK VE BU GÜN

On gün önce kıyameti beklerken bu gün yeni bir miladi yıl olan 2013 e kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz hep beraber. 21.12.201221 Aralık gecesi uyku uyumanın imkanı yok. Bir şeyler okuyunca, göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Önce tuvalete gideyim sonra yatarım diye düşündüm. Bu hareketimin defalarca uykumu kaçırdığını bir kez daha anladım. Tuvalet dönüşü odama girerken her seferinde  bir şeylerin hareket ettiğini gördüm. Acaba bu yaratıkları benden başka gören yok mu? Sanırım her ne kadar inanmamış gibi görünsemde 21 aralık kehaneti bir şekilde bilinç altıma işlemişti. Yeter artık! Bir korku filminin içinde miyim? Uykum parçalandı iyice artık. Pencereden dikkatli baktığımda, havanın henüz aydınlanmadığını görüyordum. Japonyada Güney amerikada çoktan gün ışımıştı. Tıpkı bir oyun gibi. Şirirnce’de her kez kıyametinkendilerine uğramayacağı inancı taşıyor, hayatta kalma şansının keyfini yaşıyorlardı. Ben Şirinceye  oda bulamam diyerek gitmemiş, kıyameti ailem ile birlikte karşılamaya karar vermiştim. 22 aralık sabahı her şey yerli yerinde duruyordu.  Maya takvimi bir şekilde geçerliliğini yitirmiş gibi gözüküyordu. 31 Aralık 2012 Kehanetinin gerçekleşmesi çok geç artık. Onu, bu hayattaki hicri  takvime yönlendirdim.

Ve ben de kendi miladi takvimimde bir provasını daha yapabilirdim. Yine gece oldu. Gecelerin çocuğuyum ben. Savulun bakalım. Savulacak kimse olmadığına emin olmalıyım öncelikle. Gece gece başımıza dert almayalım. Başsız bile günlerce yaşarım gerekirse, o ayrı. Geriye dönük 40 yılı düşünüyorum. Almanyada geçirdiğim yıl başı gecelerinde saat 00 oldumu, havai fişek atmak için dışarı çıkarken, muhakkak çok sıkı giyinmemiz gerekirdi. Ne kadar ilginçtir’ki muhakkak Karı görürdük. Napıyorum ben. Niye ses çıkarmaya çalışıyorum. Neden böyle saçmalamaya başladım. İlk defa gömlekle dışarıdayım. Hava fişekleri ateşlemek için şişelere dizdim dışarıda yazdan kalma bir hava var. 15 derece 40 yıl sonra ilk defa kışın ortasında yaz gibi bir havada miladi takvimle yeni bir yıla giriyorum.

Neresi burası? Cennete ya da cehenneme inanmadığıma ve bir şeyler gördüğüme göre burası cehennem sanırım. Ama ateş yok ve karanlık. Bir şeyin içindeyim. Buradan çıkarsam belki anlayabilirim. Biraz daha mücadele, biraz daha gayret. Yapabilirsin, hadi. Yapabilirim, hadi Memoş ha gayret.

Tekrar aydınlık. Hayır ölmemişim. Ne bekliyorum ölmek için. Bir dost mu? Acıyan yardım etmek isteyen birini mi? Bir tek kişi mi? Bunların hepsi mi? Kimi bekliyorum? Bu kadar saçmalık yeter. 2012 yi Şirincede gömebilliriz artık. 2013 e bir kala yazıyorum miladi takvimde hoş geldin diyerek yeni yıla.  Unutmadan Canlarımı, Dostlarımı. Kıyameti beklemiyorum artık.  Belkide ilk defa yaşamımda, havaya fırlattığım havai fişeklere ödediğim paraya acıyorum. Bir duble rakı doldurup bardağıma, sağlığınıza kaldırıp içiyorum.

Gülerek çevremde ömürlerinden kaybettikleri bir yıla sevinen ve çılgın gibi eylenenleri seyrediyorum. Biliyorum‘ ki artık benim için kıyamet bu yaşama veda ettiğim gün. Ve benim gibi insanlar gittikleri yerde fazla duramaz,. çabuk dönerler. Kapatın gözlerinizi. İlk hatırladıklarınız ile şimdiki zamanın arasında, kaç saniye olduğunu düşünün.Miladi takvimdeki  yaşınıza kanmadan. Gönlünüze dönün. Her iki dünya arasındaki gidiş gelişlerinizi bir yaş olarak düşünün.

Ne dersiniz canlarım yaşadığımız  Dünyamız ısınıyormu ne?

Mehmet Tevfik Özkartal

Genel kategorisine gönderildi

Türk dünyasında arka arkaya kayıplar

Turan Yazgan
Isparta’nın Eğirdir ilçesinde 1938 yılında doğan Turan Yazgan, ilk ve orta öğreniminin ardından 1959 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. İmar ve İskan Bakanlığı Bölge PlanlaTuran-Yazganma Daire Başkanlığı’nda ”İktisadi Araştırmacı” ve ”Bölge Plancısı” unvanlarıyla beş yıl görev yapan Yazgan, 1963 yılında İtalya’ya, Güney İtalya Bölge Planlaması konusunda staj yapmak üzere gitti.
Yazgan, 1966 yılında İktisat Fakültesi’ne asistan olarak girdi. ”Şehirleşme Açısından Türkiye’de İş Gücünün Demografik ve Sosyo-Ekonomik Bünyesi” adlı tezle doktorasını tamamlayan Yazgan, 1971 yılında ”Gelir Dağılımı Açısından Sosyal Güvenlik” konulu teziyle doçent oldu.
Turan Yazgan, 1977 ve 1978 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi Planının Genel Koordinatörlüğü görevini üstlendi. Bölgede yapılan araştırmaları müteakip ortaya çıkan yedi ciltlik Güneydoğu Anadolu Gelişme Planı’nı, Başbakanlık Tarım ve Toprak Reformu Müsteşarlığı’na sundu. İktisat Fakültesi’nde 1979 yılında profesör olan Yazgan, üniversite senato üyeliği, üniversite yönetim kurulu üyeliği ve anabilim dalı başkanlığı yaptı.Turan-Yazgan_01
Prof. Dr. Turan Yazgan, 2000 yılında istifa ederek üniversiteden emekliye ayrıldı. Prof. Dr. Turan Yazgan, 1980 yılında kurduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın genel başkanlığını yürütüyordu. Evli olan Turan Yazgan, üç çocuk babasıydı.
”Hayatta insanlar iki şekilde yaşar. Birincileri kendileri için ikincileri ise Milletleri için.Turan hocamız, Adı gibi Turan için yaşadı. Mektepler açtı. Gençlerin gönüllerinde Turan sevdasını yeşerttti. Adı gibi inançlıydı rahmetli hocamız. ”Rahat uyuyun Turan hocam emanetiniz   yetiştirdiğiniz  öğrenci, hocalar ve Turan sevdalıları sayesinde  devam edecektir. Tüm Türk dünyasının başı sağolsun. Nur içinde yatınız.

M.Tevfik Özkartal.

Genel kategorisine gönderildi

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın edebiyatının bittiği yerdeyiz.

0003Demokrasi getiriyoruz, Globalleşiyoruz kandırmacaları ile Milli, Ahlaki, Dini değerlerimizi, duygularımızı yok etmeye çalışan bir kuşatmanın eşiğindeyiz. Ne yazıkki  bilerek veya bilmeyerek dalgınlık, dikkatsizlik, boş bulunma, aymazlık,  ihtiyatsızlık sapkınlık, doğru yoldan ayrılma uykusuna dalmış  bir hükümetin ben yaptım oldu felsefesine karşı daha fazla tahammül gösterilemez.

Sağcısı, solcusu, inançlısı, inançsızı, bir araya gelme bir olma zamanıdır.

Türkiye Cumhuriyetinin özgür bireyleri olarak Türkiye Büyük Millet meclisinde %51 oyla çoğunluğu eline geçiren , ve ben yaptım oldu felsefesini vatandaşlara dayatan bir hükümeti oylarımızla oturdukları koltuktan indirmek zor olmasa gerek. Çoğunluğunun Milli görüş felsefesinden gelmiş olmalarına rağmen Milliyi yok sayan bu aymazlara meydanın boş olmadığını göstermek hangi inançtan, hangi kökenden  olursa olsun kanla büyüklerimizin binlerce şehit vererek düşman işgalinden kurtardıkları  vatanımızı korumak ve kollamak durumundayız. Atatürk ilke ve inilaplarını muhafaza ve müdafa etmek öncelikli vazifemizdir.

Atatürk ilke ve inkilaplarına yapılan saldırı Amerika ve Avrupa dayatmaları  sonucunda karşı devrime dönüşmüştür.  Allah dincilerin,dinimizi siyasete alet edenle30agustosrin  değil gerçek inananların yanında olacaktır. Allahın  Emanet  olarak bahş ettiği  bedenimiz bu uğurda feda olsun. Kanlımı kansızmı olsun! Bu uğurda Gazamız mubarek olsun.

Vatana bilerek ihanet sözcüğünü henüz kullanmak,mevcut hükümeti  milli ve manevi  değerlerimizi yok ediyorlar suçlaması ile bütün bakanlarımıza haksızlık yapmaktan korkuyorum.

Sayın Cumhur başkanımızın ve sayın  Başbakanımızın            VİDEO  TIKLAYIN

bir an önce daldıkları bu rüyadan uyanmalarını umud ediyorm. Unutmamaları gereken tek şey bir ulusun mutluluğu sadece para değildir. Nitekim Peygamberimiz’ de: Havâic-i asliyye “İnsanın normal olarak maddi ve manevi  hayatı idame ettirmek için insanın muhtaç olduğu şeyler.  Diyebileceğimiz  zaruri ihtiyaçlarını şu üç şeyle sınırlandırmıştır:

1.Belini doğrultacak birkaç lokma,
2. Vücûdunu soğuk ve sıcaktan koruyacak bir hırka,
3. Başını sokacak bir ev.

Ulusal kurtuluş savaşımızı zaferle taçlandıran büyük taarruzun 90. Yıl dönümü nasıl kutlandı diye sormayın.

Milli düşünceden yoksun bir hükümetin almış olduğu kararlar Milli bayramlarını unutmak istemeyen,  bu günleri  arzu ettikleri şekilde kutlamak isteyenleri  engelliyemeyeceklerini anlamışlardır umarım. Milli bayramlar toplumun ortak paydalarını teşkil ederlerki, hiç bir güç bu duygu seline karşı duramaz. Ne yazıkki 89 yıldır büyük bir coşku ile kutladığımız 30 Ağustos zafer bayramımız Hükümetin almış olduğu bir kararla yasaklanmış olup  hak ettiği gibi kutlanamamıştır. Devleti yönetenler  toplumun büyük bir kısmının  bu günü kutlamak için bir araya gelmelerine bile tahamül edememiş, Devlet binalarına Türk bayrağı çekilmesi , Atatürk’ün heykellerine Çiçek, çelenk konması engellenmiştir.

Tüm bu kararlar  Türk Polis teşkilatını halkla karşı karşıya getirmiş istenmeyen olaylara vesile olmuştur.

Boğaz içi köprüsünde  30 Ağustos zafer bayramımızı  kutlayan motorluları hayran hayran izleme fırsatı bulmuştum.  En azından Trafik polisleri bu konvoya mudahale etmediler. Hoş sağ şeritten başka bir şeritteki araç geçişini engellemediklerinden olsa gerek  müdahele edecek bir durumda yoktu. Bu geçişi organize eden, bu geçişte yer alan her can’ı gönülden kutluyor  teşekkür ediyorum.

İşte sayın Reysicumhurumuz ve sayın Başbakanımız durum bundan ibaret İnsanlığa armağan edilmiş bu muhteşem İslam dini adı altında yaptıklarınız  ve sonuçlarından arkanıza baktığınızda rahat uyuyuyabildiğinizden  eminmisiniz. Yolunuzu Amerika başkanının sözlerinde değil Yüce kitapta arayınız. Size en doğru yolu göstereceğinden emin olabilirsiniz.

M.Tevik Özkartal

Genel kategorisine gönderildi

Mehmet Ulay’a mektup

Dün doğum günündü dostum.1122060259_o

Ve bu gününde seni tebrik etmek istedim her kez gibi bir iki satırla bile kutlayabilirdim doğum gününü. Hatta bir uçakla gelip doğum gününde yanında bile olabilirdim. Biraz daha özel olmasını istedim. Bildiğin gibi yazarken duygularımı daha iyi ifade edebiliyorum. Bende öyle yaptım.

Hayat denen zorlu yolda yürüyoruz hepimiz. Kimi zaman yoldaki engellere takılıyor, duraksıyoruz. Kimi zaman ise engelleri önceden fark ediyor ve duraksamadan yolumuza devam ediyoruz. Bu yol öyle bir yol ki, yanlız yürümek imkansız gibi bir şey. Arkadaşlığımız ve ortak  dostlarımız. Bunlar olmazsa olmazları bu zorlu yolun. Önce ailelerimiz, arkadaşlarımız ve sonrasında dostlarımız. Yaşımız ilerledi  “Dostlar kalmadı artık” dediğimiz halde bile varlığından ümidi hiç kesmediğimiz, inandığımız bir dosta her zaman ihtiyacımız var. Gerçek dostuluğu bulan insanlar şanslı bu zorlu yolda. Her zaman derim ben “Yüzlerce arkadaşım var, ama sadece bir kaç tane dostum kaldı”  Bugün o dostlarımdan birirnin doğum günü. Yeri geldiğinde yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmeyen, araya giren mesafelere rağmen hiç kopmadığımız  dostum“ Mehmet Ulay’ın“ doğum günü. Değerli  dostum; son zamanlarda senin işlerinin yoğunluğundan va araya giren mesafelerden olsa gerek pek görüşemez olduk. En son Mavi kelebeklerin setinde bir araya gelebildik. Ne acıdır ki oturup rahatça dertleşemedik bile. Çok sevdiğimiz iki kadeh rakıyı bile çok gördü hayat dediğimiz sorumluluklar.

Değerli dostum İyi niyetin, merhametin, yardımseverliğin hiç bitmesin. Ömrün boyunca yüzündeki gülücükler hiç gitmesin. İyi ki  doğmuşsun ve iyi ki seni tanımışım dostluğunu kazanmışım. Ölmez sağ ve sağlıklı kalırsak birlikte geçirebileceğimiz nice mutlu yıllara.

Doğum günün ve ve yeni yaşın  kutlu olsun değerli dostum…

Dostun

M.Tevfik Özkartal

ADALARA GİDECEKLERİ BEKLEYEN TEHLİKE

Adalar Belediyesi son günlerde yaşanan tırtıl alerji vakalarına karşı ada ziyaretçilerini uyardı.Tirtil Vücudun pek çok yerinde kırmızı, kaşıntılı şişliklere neden olan tırtıl alerjisi 4 hafta sürüyor.

İŞTE ADALAR BELEDİYESİ’NİN AÇIKLAMASI:

Son günlerde Adalara ziyarete gelen, orman alanında gezinti veya piknik yapan yurttaşlar Adalar Belediyesi’ne şikayet başvurusu yapmaktadır. İnsanlar ormandaki çam kese böceği adıyla bilinen tırtılların yol açtığı, kaşıntı ile başlayan alerjik rahatsızlıklarla ilgili olarak, telefon ve elektronik posta ile belediyeye başvurmaktadır.

Tamamı sit alanı olan Adalar’ın %55’i ormanlık alandır. Adalar genelinde özellikle çam türlerinin bulunduğu orman alanlarında ve orman alanı dışında bulunan bütün çam ağaçlarında yaşayan tırtıl zararlıları orman ekosistemlerinde ağaçların yaşama ve gelişmesini güçleştirerek kitleler halinde kurumaya yönelik sararmalara sebep olmaktadır.326300

Söz konusu tırtıl zararlısının çam ağaçlarını tehdit ettiği kadar insan sağlığını da etkilediği ve rahatsızlıklara neden olduğu aşikardır. Adaların doğal sit alanı kapsamında olması orman alanları ve içerisinde yer alan piknik alanlarının koruması ve bakımı Orman İdaresi’nin yetkisindedir. Tırtıl zararlılarının yol açtığı şikayet ve orman alanının ilaçlanmasıyla ilgili önerilerin muhatabı da belediyemiz değil ve orman İşletme Şefliği ve İlçe Tarım Müdürlüğü’dür. Vatandaşlarımızın mağduriyeti konusunda araştırma yapan belediyemiz, İlçe Tarım Müdürlüğü’nden ilaçlama yapılması konusunda bilgi almıştır. İlçe Tarım Müdürlüğü yapılacak kimyasal ilaçlamanın ekolojik tarım dengesini bozacağını, bu ilaçların toprakta üç yıl etkisini sürdüren zehriyle, organik tarım özelliğini yok edeceğini bildirmiştir. Doğaya bu kadar zarar veren ilaçlamanın tırtılları yok etmekle, bu zararlıları yok eden diğer canlılara da zarar vereceği belirtilmiştir. Önümüzdeki bir hafta on gün içerisinde büyüyerek kelebeğe dönüşecek olan bu tırtılları yok etmek, doğanın bu dengesini de bozacaktır.

Baharın gelmesiyle Adalar’da piknik yapan yurttaşlarımızın çam ağaçlarıyla yakın temasta bulunması rahatsızlıkların azalmasında etkili olacaktır.

MP


Çevre kategorisine gönderildi

Mavi Kelebekler ve Diziye VEDA

Mavi Kelebekler Adıyla; Hatice Soysev Kolatın yapımcılığını yüklendiği, Yasemin Türkmenli yönetiminde, TRT-1 ekranlarından yayınlanmaya başlayacak dizinin Savaşlar er ya da geç biter. İnsanlık için bitmeyen savaş asıl o zaman başlar” sloganıyla aslında yakın tarihimizin belki de en kanlı olaylarından Bosna Savaşı’nı, hatta soykırımını anlatacak bir dizinin gösterime girmesi  benim  ekran başına oturmam için yeterli bir sebepti. Annemin Bir makedonya göçmeni Dedemim Selanik göçmeni olduğunu düşününce  Avrupalılar tarafından unutturulmaya çalışılan yakın tarihimizin en büyük soy kırımlarından birinin kardeş Bosna da  yaşanmış olması  Vatana dönmek zorunda kalmış Rumeli göçmenlerini yakından ilgilendireceğini düşünüyorum. Belgeseli anlamını taşıyacak bu dizi benim gibi Yurt dışında yaşayan milyonlarca aileyi TRT 1’i seyretmeye yetmiş artmıştı bile.. 21 Nisan 2012  Antalyada düzenlenen Televizyon ödülleri Festivali ne katılmak için Türkiyeye geldiğimde Mavi Kelebeklerin Çekim setine uğramadan edemedim.19 Nisan Perşembe günü  İzmit /Kandırada çekimleri  devam eden dizinin Setindeydim.

Dizi oyuncularından, dostum Mehmet Ulay ve bu filmde rol alan bütün sanatcı arkadaşları başarılı çalışmalarından  dolayı tebrik etmek istemiştim, istemesine de dilim tutuldu dizinin bittiği haberi gelmişti.Bende en az tüm çalışanlar kadar şaşkın ve üzgündüm.  Büyük bir beğeni ile izlediğim, Bir yıl boyunca  TRT 1 de geç saatlerde oynatılan bu dizi, aslında yurt dışında yaşayan, hatta Tüm Rumelinde ki kardeşlerimizi yakından ilgilendiren bu diziyi  ilgiyle İzledikleri bir diziydi. Okumaya devam et

BAŞBAKAN’IN AYIBI

Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı’nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul’a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.Oruc

Çanakkale Geçilemez.

Çanakkale savaşının 95. kurtuluş yıldünümüne girdigimiz bugün aziz şehitlerimiz adına kutlamalara katılan Başbakan yardımcısı Sayın  Bülent Arınç bey bile Büyük komutan Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına rahmet okurken, Çanakkale Belediye Başkanı’nın konuşmalarından sonra Cumhur başkanımız, Başbakanımız’ın gönderdiği mesajları dinledim TRT televizyonundan. Kulaklarıma inannamadım. O kadar konuşmacı, ve mesaj gönderen devlet yönetenlerin içerissinde bir tek Başbakan RECEP TAYİP ERDOĞAN’ın mesajı çok ilginç gedi bana. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Çanakkale savaşında gösterdiği büyük askeri başarı, İstiklal harbi, Baş komutanı,Türkiyenin ilk Resicumhurunun adının geçmediği bir mesajdı gönderdiği.Türkiye Cumhuriyetinin % 50 oy alarak seçimle Başbakan olmuş bir kişinin böyle bir hata yapması mümkünmüydü. Kendisine oy vermemiş olmakla birlikte demokrasiye olan inancımdan dolayı kendisini Başbakanımız olarak kabul etmiş hatta yaptığı bir çok olumlu konularda da desteklemiştim. Bu gün ise düşünüyorum.! Beni nasıl bir Baş Bakan yönetiyordu Tanrım.UTANDIM.

Aslında çanakkalede yaşanan bir savaş degil bir kurtuluş degil bir inancın inancımızın mücadelesi idi orada şehit düşen ninelerimiz dedelerimiz inançlarının gerekenini yerine getiriyor 8 yaşında 10 yaşında çocuklarını çanakkale savaşına göndererek git ogul ya şehit ol yada gazi diyerek ellerine kına yakarak askere çocuklarını gönderiyorlardı.Mehmet akifin bir hilal uguruna yarap ne güneşler batıyor mısrasında oldugu gibi’ bir inanç uğruna canlarını vermekten çekinmiyorlar öleceklerini bildikleri halde düşman askerlerinin üzerlerine ALLAH,ALLAH sesleriyle ellerinde süngülerle adeta ölüme koşuyorlar idi.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk askerlerine ben size savaşmayı degil ölmeyi emrediyorum diyerek ordaki askerlere inancları ugruna vatan millet ugruna canları malları namuslarını kurtarmak ugruna bunu emrediyor idi.

Rahat uyu Atam. Sen Tanrı katında bu milletin dualarıyla zeten yerini almışsındır. Sana bu gün bu terbiyesizliği yapan Baş Bakanı’da İnananı, inanmayanı aziz  Milletimin vicdanına bırakıyorum…

Mehmet Tevfik Özkartal

Genel kategorisine gönderildi